19) BİD'AT, KİŞİSEL GÖRÜŞ VE KIYAS BABI

l-(157) ...Muhammed b. Müslim, Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

«Bir gün Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm) in­sanlara hitab etti ve şunları söyledi:

«Ey İnsanlar! Fitnenin başlangıcı hevâ ve heveslere uyulur olmasıdır, Allah'ın kitabına aykırı hükümlerin uydurulmasıdır. Bu uydurma kanunlar sayesinde, adam­ların adamlara egemen olmasıdır. Eğer bâtıl net ve açık olsaydı hiçbir akıl sahibine gizli kalmazdı ve eğer hak net ve açık olarak belli olsaydı insanlar arasında ayrılıklar olmazdı. Fakat ondan bir avuç şundan da bir avuç alıp ikisini birbirine karıştırırlar ve sonra insanların önüne koyarlarsa, işte bu noktada şeytan dostlarını etkisi altına alır. Daha önce Allah'ın lütfuna nail olanlarsa kurtulur.»

2-( 158) ...Muhammed b. Cumhur el-Ammî, merfu olarak şöyle rivayet eder:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: «Ümmetim arasında bid'atlar[9] ortaya çıktığı zaman, âlim olanların ilimlerini açığa vurmaları gerekir. Kim bunu yapmazsa Allah'ın laneti onun üzerine olur.»

3-(159) ...Muhammed b. Cumhur, merfu olarak şöyle rivayet eder: «Bir kimse, bir bid'atçmın yanına gelir, onu tazim edip saygı gösterirse, İslâm­'ın yıkılması için çalışmış olur.»

4-(160) ...Muhammed b. Cumhur, merfu olarak şöyle rivayet eder: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: «Allah, bid'atçmın tevbesinden yüz çevirir.» Orada bulunanlar: "Ya Resûlullah, bu nasıl olur?" diye sordular. Buyurdu ki: «Onun kalbine bid'at sevgisi oturmuştur.»

5-(161) ...Muaviye b. Vehb şöyle rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm/m şöyle dediğini duydum: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: «Benden sonra imana karşı komplo kurmak amacıyla ortaya çıkarılan her bid'atm karşısında benim Ehl-i Bey-t'imden bir önder bulunur ve o, imanı koruyup savunur. Allah'ın ilhamıyla konuşarak hakkı duyurur, aydınlatır, düzenbazların hilelerini boşa çıkarır ve zayıfların dili olur. "Ey basiret sahipleri, ibret alın ve Allah 'a güvenip dayanın." (Haşr, 2)»

6-(162) ...Mesade b. Sadeka, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan, ay­rıca Mahbub, merfu olarak Emir'ül-Müminin (Ali aleyhisselâm)'ın şöyle dediğini ri­vayet eder:

«Varlıklar içinde Allah Azze ve Celle, en çok şu iki insana buğz eder.

Birincisi: Allah'ın lütfunu keserek kendi nefsiyle baş başa bıraktığı kimsedir. İşte bu zorbalık yaparak doğru yoldan sapan kimsedir. Bu adam bid'at sözlerin tut­kunudur. Oruçtan ve namazdan söz eder. Bu yüzden onun tuzağına düşecekler için bir fitnedir. Kendisinden öncekilerin hidayet yolunu yitirmiştir. Yaşarken de öldük­ten sonra da kendisine uyanları saptırır. Başkalarının hatalarının sorumluluğunu ta­şır; kendi hatalarının tutsağıdır.

İkincisi: Cehaleti, cahil insanlar arasında kendi temel karakteri haline getiren kimsedir. Bu adam, fitne karanlığının tutsağı haline gelmiştir. Şeklen insana benze­yenler, onu âlim olarak nitelendirirler. Hâlbuki o, bir tek gününü tam anlamıyla ilim­le geçirmiş değildir. Sadece erken uyanmıştır ve bazı şeylere fazlaca sahip olmuştur; ancak sahip olduğu bu şeylerin azı fazlasından daha iyidir. Derken kokuşmuş batak­lık suyuna kanmış ve hiçbir faydası olmayan şeyleri biriktirmiş halde insanlar ara­sında yargıç makamına kurularak, başkalarına karmaşık gelen meselelerin çözümü­nün güvencesi olarak, kendini göstermiştir. Verdiği kararlar kendisinden öncekilerin kararlarıyla çelişse de bunda bir sakınca görmemiştir. Kendisinin öncekilerin yargı­ları karşısındaki tavrının bir benzerinin kendisi için de geçerli olup sonradan gelen­lerin de onun yargılarını geçersiz kılmasından emin olamaz. Karşısına üstü kapalı ve karmaşık bir sorun çıkarsa tamamen kendi kişisel görüşüyle çözümlemek üzere ha­zır olur. Sonra da salt, kişisel görüşlerine dayanarak kesin bir hüküm verir.

Bu şekilde şüphelere bürünmesi, örümceğin yaptığı ağa benzer; doğru mu yaptığını, yanlış mı yaptığını kestiremez. İnkâr ettiği şeylerin bilinebileceğini hesap edemez. Ulaştığı düzeyin ötesinde bir yolun, bir açıklamanın olabileceğini göremez. Bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırırsa kendi görüşünü yalanlamaz ve eğer bir şey kendisi açısından karanlıkta kalırsa, kendisinin cahil olduğunu bildiği için bunu giz­ler. Ta ki bir şey bilmiyor, demesinler...

Sonra büyük bir cüretkârlıkla kararını verir. Böyle bir kimse karanlıkların anahtarıdır. Şüphe taşıyıcısıdır. Cehalet karanlıklarında yol alır. Bilmediği şeylerden dolayı mazeret bildirmez ki, yanlışa düşmekten kurtulsun, ilimde bir metodu ve kat ettiği bir mesafesi yoktur ki, pay sahibi olsun. Rüzgârın, kuru otları birbirine kattığı gibi rivayetleri birbirine katıp savurur. Haksız bir şekilde dağıttığı miraslar onun elinden ağlar; hakkını alamayıp heder olmasına neden olduğu kanlar, onun elinde in­lemektedirler. Verdiği hükümle haram olan ırzları helâl, yine verdiği hükümle helâl olan ırzları da haram sayar. Kendisine sunulan meselelere verdiği cevaplara güvenil­mez. Gerçek ilme sahibim iddiasıyla elde ettiği liderlik liyâkatına sahip değildir.»

7-(163) ...Ebu Şeybe el-Horasanî şöyle rivayet eder:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'ın şöyle dediğini duydum:

«Kıyas taraftarları, kıyas aracılığıyla bilgiye ulaşmak istiyorlar; ancak kıyasın onları haktan uzaklaştırmaktan başka bir katkısı olmaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dininde isabetli bir sonuca ulaşılmaz.»

8-(164) ...Fadl b. Sazan, merfu olarak Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisse­lâm) ve Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet eder:

«Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da ateşe doğru giden bir yoldur.»

9-(165) ...Muhammed b. Hâkim şöyle rivayet eder:

Ebu'l-Hasan Musa (b. Cafer aleyhisselâm)'a dedim ki:

Sana kurban olayım. Sizin sayenizde dinde derin kavrayışa sahip olduk ve Al­lah, bizi başka insanlara muhtaç etmedi. Hatta bizden biri, bir mecliste oturduğunda, bir kimse arkadaşına bir soru yönelttiği zaman, Allah'ın, sizin aracılığınızla bize bahşettiği nimet sayesinde bu sorunun cevabını bilir. Ancak bazen karşımıza bir me­sele çıkabilir ve bu hususta ne senden ne de atalarından bir açıklama gelmemiş ola­bilir. Böyle bir durumda aklımıza gelen en güzel cevabı ve sizden bize ulaşan açık­lamalara en uygun açıklamayı belirleyip bunu esas alabilir miyiz?

Dedi ki: «Heyhat! Çok yazık! Ey Hâkim’in oğlu! Bu yöntemi uyguladıkları için, Allah'a yemin ederim ki, birçok insan helak oldu.

Allah lanet etsin...... (ona ki:) "Ali öyle diyor, ben de böyle diyorum." derdi.»

Muhammed b. Hâkim, Hişam b. Hakem'e demiştir ki: Allah'a yemin ederim ki, ben yukarıdaki soruyu, kıyas yapmak için izin almak maksadıyla yöneltmiştim.

10-(166) ...Yunus b. Abdurrahman şöyle rivayet eder:

Ebu'l-Hasan Evvel (Musa b. Cafer aleyhisselâm)'a dedim ki:

Hangi yöntemle Allah-ı birleyelim?

Buyurdu ki: «Ey Yunus! Sakın bid'atçı olma. Kişisel görüşüne dayanarak şirk beyan eden helak olur, Peygamberinin Ehl-i Beyt'ini terk eden sapıtır, Allah'ın kitabı­nı ve Peygamberin sözünü terk eden de kâfir olur.»

11-(167) ...Ebu Basir şöyle rivayet eder:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a dedim ki: "Karşımıza öyle şeyler çı­kıyor ki, bunların cevabını ne Allah'ın kitabında, ne de Peygamberin sünnetinde bu­labiliyoruz. Böyle meseleler hakkında kendimiz bir görüş beyan edebilir miyiz?"

Buyurdu ki: «Hayır, çünkü isabet etsen sevap almazsın ve eğer yanılsan Al­lah'a yalan isnat etmiş olursun.»

12-(168) ...Abdurrahim el-Kasir, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: «Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık ateştedir.»

13-(169) ...Sema'e b. Mihran, Ebu'l-Hasan Musa (Musa b. Cafer aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:

İmam'a dedim ki: Allah, seni sâlih kılsın! Bizler bir araya ge­liyor ve aramızda bilgilerimiz oranında müzakerelerde bulunuyoruz. Karşımıza ne çıkarsa, mutlaka onunla ilgili yanımızda yazılı bir şey vardır. Kuşkusuz bu, yüce Al­lah'ın sizin aracılığınızla bize bahşettiği bir lütuftur.

Bazen de kimi küçük meseleler karşımıza çıkar ve biz, bunlarla ilgili bir açık­lama bulamayız, birbirimize bakarız. Fakat yanımızda buna benzer bilgiler vardır. Bu meseleyi en güzel bilgilerimizle kıyaslayarak cevaplandırmamız doğru olur mu?

Buyurdu ki: «Sizin kıyasla ne işiniz var? Sizden önce helak olanlar, bu kıyas yüzünden helak oldular.» Ardından şunları ekledi: «Karşınıza hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir mesele çıkarsa bildiklerinizi söyleyin. Bilmediğiniz bir şey çıkarsa karşınıza -İmam elini ağzına götürerek- susun.» Sonra şöyle dedi: «Allah, lanet etsin........... (ona ki:) "Ali öyle diyor, ben de böyle diyorum; sahabeler öyle diyorlar, bende böyle diyorum derdi."» dedi ve şunları ekledi: «Onun sohbetine katıldın mı?»

-"Hayır. Fakat bu sözler onundur." dedim. Sonra şunları söyledim: Allah, se­ni sâlih kılsın, acaba Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) kendi zamanındaki insanla­rın ihtiyaçlarına cevap verecek çözümleri sunmamış mıdır?

Buyurdu ki: «Evet, ayrıca kıyamete kadar ihtiyaç duyacakları çözümleri de sunmuştur.»

Dedim ki: Bundan bir şey kaybolmuş mudur?

Buyurdu ki: «Hayır, bu bilgilerin tümü ehli olanların yanındadır.»

14-(170) ...Ebu Şeybe şöyle rivayet eder:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum:

«İbn Şubrume'nin[10] ilmi; "el-Camia" adlı kitabın karşısında zayi oldu. Bu kitap Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin dikte etmesi ve Ali (b. Ebu Tâlib aleyhisselâm)'ın el yazısıyla hazırlanmıştı. Bu kitap kimseye söyleyecek söz bırakmamıştır. Bu ki­tapta, helâl ve haramların bilgisi vardır.

Kıyas taraftarları, kıyasla bilgiye ulaşmak istiyorlar; ancak bu onlara haktan uzaklaşmalarından başka bir katkı sağlamaz. Kıyas yöntemiyle Allah'ın dini açısın­dan doğruya ulaşılmaz.»

15-(171) ...Eban b. Tâğlib, Ebu Abdullah (aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:

«Sünnet (İslâm’ın hükümleri) kıyas kabul etmez. Aybaşı halindeki bir kadının tutamadığı oruçları daha sonra kaza ettiği halde, kılamadığı namazları kaza etmedi­ğini bilmiyor musun? Ey Eban! Sünnet kıyaslandığı zaman din ortadan kalkar.»

16-(172) ...Osman b. İsa şöyle rivayet eder:

Ebu'l-Hasan Musa (b. Cafer aleyhisselâm)'a kıyas hakkında bir soru sordum. Buyurdu ki: «Sizin kıyasla ne işiniz var? Allah'a bir şeyi nasıl helâl kıldığı, nasıl haram kıldığı sorulmaz.»

17-(173) ...Mes'ade b. Sadaka şöyle rivayet eder:

Bana Cafer Sadık (aleyhisselâm) babasından rivayet etti ki: «Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm) şöyle dedi: «Bir kimse kıyas koltuğuna kuru­lursa, ömrü yanlışlıklar içinde geçer. Bir kimse, kişisel görüşüne dayanarak Allah'a kulluk sunarsa, ömrü boş işlere dalmakla geçip gider.»

Ebu Cafer (Muhammedi Bakır aleyhisselâm) şöyle dedi:

«Kişisel görüşüne dayanarak insanlara fetva veren kimse, bilmediği bir husus­ta Allah'a ibadet etmiş olur. Bilmediği bir hususta Allah'a ibadet eden kimse, Allah'a muhalefet etmiş olur. Çünkü bilmediği şeyleri helâl ve haram saymış olur.»[11]

18-(174) ...Hüseyin b. Meyyah babasından, o da Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet eder:

«İblis, kendisim Âdem (aleyhisselâm) ile kıyasladı ve şöyle dedi: "Beni ateşten, onu balçıktan yarattın." (Sa'd, 76) Eğer Allah'ın, Âdem'i yarattığı özü, ateşle kıyaslasaydı, bunun ateşten çok daha aydınlık ve nur saçan bir şey olduğunu görecekti.»

19-(175) ...Zurare şöyle rivayet eder:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a helâl ve haramla ilgili bir soru sor­dum, buyurdu ki: «Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin helâl kıldığı kıyamete kadar her zaman helâldir. Muhammed'in haram kıldığı, kıyamete kadar her zaman haramdır. Bundan başkası olmaz, başkası gelmez. Ali (aleyhisselâm) şöyle derdi:

"Bir kimse bir bid'at uydurduğu zaman mutlaka bir sünneti terk etmiş olur."»

20-(176) ...İsa b. Abdullah el-Kuraşî şöyle rivayet eder:

Ebu Hanife, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın yanma geldi. Ebu Ab­dullah dedi ki: «Ey Ebu Hanife! Duydum ki kıyas yapıyormuşsun, bu doğru mu?»

- "Evet." dedi.

Dedi ki: «Kıyas yapma; çünkü ilk kıyas yapan kimse: "Beni ateşten, onu bal­çıktan yarattın." (Sad, 76) diyen İblis'tir. İblis, ateşle balçık arasında kıyas yapmıştır. Eğer Âdem’in nuraniliğini, ateşin nuraniliğiyle karşılaştırsaydı, iki nur arasındaki üs­tünlük farkını anlardı, birinin diğerinden daha berrak olduğunu görürdü.»

21-(177) ...Kuteybe şöyle rivayet eder:

Bir adam, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a bir soru sordu, o da bu soruya gereken cevabı verdi. Sonra adam, şun­ları söyledi: "Sence şöyle şöyle olursa, o zaman nasıl bir görüş söylemek gerekir?"

İmam buyurdu ki: «Yavaş ol! Sana bir cevap vermişsem, bu Resûlullah'tandır. Bizde bir şey hakkında "bence... şöyledir" demek yoktur.»

22-(178) ...Ahmed b. Muhammed b. Halid babasından mursel olarak şöyle rivâyet eder:

Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm) dedi ki:

«Allah'tan başkasını dini meselelerde güvenilir sırdaş tutmayın. Aksi takdirde mü'min olamazsınız; çünkü Kur'ân'ın onayladığından başka bütün sebepler, soy birlikleri, akrabalıklar, sırdaşlıklar, bid'atlar ve şüpheler kesiktir, kopuktur.»