9) ALLAH'I GÖRME İDDİASININ BATIL OLUŞU HAKKINDA BAB

l-(255) ...Yakub b. İshak şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Muhammed (Hasan b. Ali el-Askerî aleyhisselâm)'a bir mektup yazarak şu soruyu sordum: "Kul, Rabbini görmeden ona nasıl ibadet edebilir?"

Mektubuma şu cevabı verdi: «Ey Ebu Yusuf! Efendim, mevlâm, bana ve ata­larıma nimetler bahşeden Rabbim, görülmekten münezzehtir.»

Ona bir de şu soruyu sordum: Resûlullah Rabbini gördü mü?

Bana şu cevabı gönderdi: «Allah Tebareke ve Teâlâ, peygamberinin kalbine azametinin nurundan istediğini göstermiştir.»

2-(256)...Safvan b. Yahya şöyle rivayet etmiştir:

Muhaddis Ebu Karra, kendisini Ebul-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’ın huzuruna götürmemi istedi. Ben de onun için izin istedim, İmam bana izin verdi. Ebu Karra İmam'ın huzuruna girdi, ona helâl, haram ve çeşitli hükümlerle ilgili bir takım sorular sordu. Derken sorular tevhidle ilgili olmaya başladılar. Ebu Karra dedi ki:

Biz, Allah'ın görünmesini ve konuşmasını peygamberler arasında taksim etti­ğini, konuşmayı Musa'ya ve görünmeyi de Muhammed'e ayırdığını rivayet ediyoruz.

Ebu'l-Hasan (Ali b. Musa aleyhisselâm) dedi ki: «Gözler O'nu göremez" (En'am, 103) "Bilgice O'nu kuşatamazlar." (Ta-ha, 110) "O'nun gibi hiçbir şey yoktur." (Şura, 11) diye Allah adına insanlara ve cinlere duyuran kimdir? Muhammed değil midir?»

Dedi ki: Evet, odur. «Nasıl olur da bir adam, bütün insanlara gelir ve onlara Allah tarafından gönderildiğini, onları Allah'ın emriyle Allah'a ibadet etmeye davet ettiğini bildirir. "Gözler O'nu göremez." (Enam, 103) "Bilgice O'nu kuşatamazlar." (Ta-ha, 110) "O'nun gibi hiçbir şey yoktur." (Şura, 11) der, ardından ben, O'nu gö­zümle gördüm, bilgice algıladım ve O, beşer suretindedir, iddiasında bulunur.

Böyle bir iddiayı ileri sürmekten utanmıyor musunuz? Dinsizler bile O'nu bu şekilde itham etmemişlerdi: Allah, katından bir şey getiriyor sonra bu getirdiğinin aksini söylüyor diye suçlamamışlardı!»

Ebu Karra dedi ki: Ama O, şöyle de diyor: "Andolsun ki onu, inerken bir kere daha gördü." (Necm, 13)

Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: «Aynı surede onun neyi gördüğünü göste­ren bir ayet vardır: "Gönlü gördüğünü yalanlamadı." (Necm, 11) Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin kalbi, onun gözlerinin gördüğünü yalanlamadı. Sonra gözleri­nin neyi gördüğünü haber veriyor ve diyor ki: "Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü." (Necm, 18) Allah'ın ayetleri Allah değildir. Çünkü Allah: "Bilgice O'nu kuşatamazlar." (Ta-ha, 110) buyurmuştur. Gözler O'nu gördüğü zaman bilgice de kuşatılmış, algılanmış, tanımlanmış olur.»

Bunun üzerine Ebu Karra dedi ki: Sen, rivayetleri yalanlıyor musun?

Ebu'l-Hasan (İmam Rıza aleyhisselâm) dedi ki: «Rivayetler Kur'ân ile çeliştiği zaman onları yalanlarım. Müslümanlar şu hususta ittifak etmişlerdir:

"Allah, bilgice kuşatılmaz, gözler Onu görmez ve Onun gibi bir şey yoktur."»[7]

3-(257) ...Muhammed b. Ubeyd şöyle rivayet etmiştir:

Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’a Allah'ın görülmesi meselesi ve bu hususta amme (Sünni) ve hassa (Şii)'lerin aktardığı rivayetlerle ilgili soru içeren bir mektup yazdım ve bu konuyu bana açmasını istedim.

Bana kendi el yazısıyla şöyle yazdı: «Herkes, görme aracılığıyla tanımanın, bilmenin zorunlu olacağı hususunda görüş birliği içindedir ve buna karşı çıkan yok­tur. 

Allah'ın gözle görülmesi caiz olursa zorunlu olarak O'nu tanımak da gerçekleşir. Bu tanıma da ya imandır ya da iman değildir. Eğer görme yoluyla gerçekleşen bu ta­nıma iman sayılırsa dünya yurdunda kanıtlar aracılığıyla gerçekleşen tanımanın iman sayılmaması gerekir; çünkü kanıt aracılığıyla tanıma, görme aracılığıyla ger­çekleşen tanımanın karşıtıdır. 

O zaman da dünyada bir tek mü'min olmazdı; çünkü hiçbiri yüce Allah'ı görmüş değildir. Eğer görme aracılığıyla gerçekleşen görme iman sayılmıyorsa o zaman kanıt yoluyla gerçekleşen tanıma, ahirette ya yok olacak veya olmayacak. Bu da gösteriyor ki Allah Azze ve Celle gözle görülmez; çünkü gözle görme bizim az önce tanımladığımız sonucu doğurur.»

4-(258) ...Ahmed b. İshak şöyle rivayet etmiştir:

Ebu'l-Hasan Salis (Ali b. Muhammed el-Hudî aleyhisselâm)'a bir mektup yazarak Allah Azze ve Celle'yi görme meselesi ve bu meseleyle ilgili olarak insanlar arasın­daki görüş ayrılıklarını sordum. Bana şu cevabı yazdı:

«Gören ile görülen arasında görmenin aştığı bir hava boşluğu olmadığı sürece görme eylemi gerçekleşemez. Gören ile görülen arasında bu boşluk ortadan kalktı mı görme gerçekleşemez. Bu da gören ile görülen arasında bir benzerliğin olduğu anlamına gelir. Çünkü gören, aralarındaki gerektirici sebep açısından görülenle eşit olduğu zaman bu, benzeşmeyi kaçınılmaz kılar. Bu da teşbihin ta kendisidir. Çünkü sebeplerle müsebbipler arasında kaçınılmaz bir bağlantı vardır.»

5-(259)...Abdullah b. Sinan, babasından şöyle rivayet etmiştir:

Bir gün Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’ın huzuruna gittim. O sırada haricilerden biri içeri girdi ve şöyle dedi: "Ey Ebu Cafer! Neye tapıyorsun?"

- «Allah'a» dedi.

- "Peki, O'nu gördün mü?" diye sordu.

- «Hayır, çünkü O'nu çıplak gözle görmek mümkün değildir; fakat kalpler O’nu iman hakikatleriyle görür. Mukayeseyle bilinmez, duyularla algılanmaz, insanlara benzemez. Ayetlerle vasfedilir, alâmetlerle bilinir. Hükmederken zulmetmez. İşte Allah bu! O'ndan başka ilâh yoktur.» Adam çıkıp gitti bir yandan da şöyle diyordu:

Allah risâletini, temsil yetkisini kime vereceğini herkesten daha iyi bilir.

6-(260) ...Ebu'l-Hasan el-Mevsilî şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) dedi ki: «Yahudi din bilginlerinden bi­ri, Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebu Talib)’in -salavatullahi aleyhi- yanına geldi ve dedi ki: "Ey Mü'minlerin Emiri! Rabbine ibadet ederken O'nu gördün mü?"

Dedi ki: «Yazıklar olsun sana! Ben görmediğim rabbe ibadet etmem ki.»

- "Peki, O'nu nasıl gördün?"

Dedi ki: «Yazıklar olsun sana! Çıplak gözler, O'nu algılayıp göremez; ancak kalpler iman gerçekleriyle O'nu görür.»[8]

7-(261) ...Asım b. Humeyd şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Abdullah (aleyhisselâm) ile Allah'ı görme meselesiyle ilgili olarak aktarılan rivayetleri müzakere ediyorduk.

Buyurdu ki: «Güneş, "kürsü"nün nurunun yetmiş cüzünden bir cüzdür. Kürsü; "arş"ın nurunun yetmiş cüzünden bir cüzdür. Arş; "hicab"ın nurunun yetmiş cüzün­den bir cüzdür. Hicab; "sitr"in nurunun yetmiş cüzünden bir tanesidir. Eğer doğru söylüyorlarsa bulutsuz bir günde çıplak gözle güneşe baksınlar da görelim!»

8-(262) ... Ibn Ebu Nasr, Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

«Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki:

«Beni bir gece göğe (miraca) götürdükleri zaman Cebrail beni bir yere ulaştır­dı ki; oraya hiç adım atmamıştı. O anda Peygamberin gözünün önündeki perde kaldırıldı ve Allah büyüklüğünün nurundan istediğini ona gösterdi.»