Ebu Bekir’in Fazileti Hakkında Hadisin Nakledilmesi ve Onun Sahte Olduğuna Dair Yanıt

Şeyh: Ömer bin İbrahim bin Halid, İsa bin Ali bin Abdullah bin Abbas’tan, o da babasından, o da dedesi Abbas’tan şu muteber hadisi naklediyorlar: Resulullah (s.a.a) o büyük şahısa (Abbas’a) şöyle buyurdu:

“Ey amca! Şüphesiz ki Allah Teala, Ebu Bekri Allah’ın dinine halifem yaptı. Öyleyse onu dinleyin ve kurtuluşa ermeniz için ona itaat edin!”

Davetçi: Hadis tek taraflı olmasına rağmen merdut (reddedilmiş) olmasaydı, üzerinde konuşurduk.

Şeyh: Nasıl merduttur? Siz bütün meseleleri, lafla düzeltmek istiyorsunuz!

Davetçi:Yanılıyorsunuz! Biz laf ehli değiliz; aksine amel ehliyiz. Bu hadisi biz reddetmedik. Bunu sizin büyük alimleriniz reddetmiştir. Onlara göre bu hadisi nakleden raviler, yalancı ve sahtekardırlar. 

Bu yüzden hadisi batıl bilip muteber kabul etmiyorlar. Zehebi “Mizan’ul- İ’tidal”da İbrahim bin Halid’in biyografisinde ve Hatib-i Bağdadi “Tarih-i Bağdadi”de Ömer bin İbrahim’in hal tercümesinde “O, kezzap (yalancı)’dır” diye yazıyorlar.

Şeyh: Sahih bir hadiste, güvenilir sahabelerden Ebu Hureyre (r.z) şöyle naklediyor: Cebrail, Peygamber (s.a.a)’e nazil olarak şöyle arz etti:

“Allah sana selam gönderiyor ve buyuruyor ki, ben Ebu Bekir’den razıyım; ondan sor acaba o da benden razı mı?!”

Davetçi: Şunu iyi bilmek gerekir ki, hadisleri naklederken aklın kınamasına maruz kalmamak için çok dikkatli olmalıyız. Ayrıca şu noktayı da hatırlatmak istiyorum: Büyük alimlerinizden İbn-i Hacer “İsabe”de, İbn-i Abdulbirr “İstiab”da Ebu Hureyre’nin kendisinden Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyorlar:

“Benim adıma yalan söyleyenler çoğaldılar. Kim bilerek benim adıma yalan söylerse onun yeri cehennem ateşidir. Ne zaman benden size bir hadis gelirse, onu Kuran’la karşılaştırın.” (Yani Kuran’a uyarsa kabul edin, uymazsa reddedin.)

Yine Fahri Razi Tefsir-i Kebir’in 6. cildinin 371. sayfasında her iki fırkanın da kabul ettiği bir hadisi Resulullah (s.a.a)’den şöyle naklediyor:

“Benden size bir hadis nakledildiği zaman, onu Allah’ın kitabına sunun. Eğer ona uyarsa kabul edin, aksi takdirde reddedin.”

Büyük alimlerinizin kendi kitaplarında yazdıkları gibi Resulullah (s.a.a)’in adına yalan hadis uyduranlardan birisi de kendisinden hadis naklettiğiniz işte bu Ebu Hureyre’dir. Boşuna ona güvenilir dediniz.

Şeyh: Sizin gibi alim, mübelliğ ve Resulullah’ın soyundan gelen birinden, Resulullah (s.a.a)’in sahabelerini kötülemeyi doğrusu beklemiyorduk.

Davetçi: Sahabe kelimesini kullanarak beni korkutmaya çalışmayın. Sahabe olmayı yalnız başına şeref ve fazilet sebebi bilmek hatadır. Resul-u Ekrem (s.a.a)’e sahabe olmak o zaman insana şeref ve fazilet kazandırır ki, Peygamber’e karşı muti ve itaatkar olsun. 

Ama eğer Peygamber’in emir ve düsturlarına aykırı hareket eder, heva ve heveslerine tabi olursa, kesinlikle o insan reddedilmiş, hatta mel’un ve elemli bir azaba müstahak da olur.

Kuran’ın, fısklarına ve cehenneme gireceklerine şahadet verdiği münafıklar, acaba Resulullah (s.a.a)’in sahabelerinden değiller miydi? Oysa münafıklar lanetlenmiş ve ateş ehlidirler.

Ebu Hureyre’nin de o reddedilmiş melunlardan olup cehennemlik olduğuna şaşırmayın!

Şeyh: Öncelikle onun reddedilmiş olduğu belli değildir. Bazılarının onu reddettiğini farz etsek bile, bu onun ateş ehli olduğuna delil olamaz? Acaba her reddedilen (merdut) mel’un ve ateş ehli mi olur? Kuran’ın açık hükmü ve Peygamber’in sözüyle lanetlenmiş olan ancak mel’un olur.