Halifelerin Fedek’i Fatıma (a.s)’ın Evlatlarına Geri Vermesi

Allame Semhudi Tarih’ul- Medine’de, Yakut bin Abdullah Rumi Mu’cem’ul- Buldan’da şöyle rivayet etmektedir: “Ebu Bekir hilafeti zamanında Fedek’e el koydu. Ama Ömer hilafeti zamanında onu Ali ve Abbas’a geri verdi.”

Eğer Ebu Bekir Resulullah (s.a.a)’in emri gereği Fedek’e el koyduysa, o zaman Ömer hangi hakla onu Ali (a.s)’a geri çevirdi?

Şeyh: Şayet Müslümanlara harcamak üzere bir Müslüman olarak Hz. Ali’nin yetkisinde bırakmıştır.

Davetçi: Bu dediğiniz, sahibinin de kabul etmediği bir görüştür. Zira halifenin böyle bir niyeti yoktu. Eğer böyle olmuş olsaydı, tarihte yer alırdı. Bizzat büyük tarihçileriniz Ömer’in Fedek’i Ali ve Abbas’a bıraktığını kaydetmişlerdir.

Hz. Ali (a.s) da Fedek’i miras olarak aldı, bir Müslüman olarak değil; zira bir Müslüman bütün Müslümanların hakkına el koyup tasarrufta bulunamaz.

Şeyh: Belki de maksat Ömer bin Abdulaziz’dir.

Ömer Bin Abdulaziz’in Fedek’i Geri Vermesi


Davetçi: (Gülümseyerek) Ali (a.s) ve Abbas Ömer bin Abdulaziz zamanında yaşamamışlardır. Ömer bin Abdulaziz’in meselesi ayrıdır. Nitekim allâme Semhudi Tarih’ul- Medine’de ve İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc’ul- Belağa Şerhi” c. 4, s. 81’de Ebu Bekir Cevheri’den şöyle rivayet etmektedirler: 

“Ömer bin Abdulaziz hilafete erişince Medine’-deki varisine bir mektup yazarak Fedek’i Fatıma’nın evlatlarına vermesini emretti. Bunun üzerine de vali, Hasan bin Hasan-i Mücteba’-yı veya Hz. Ali bin Hüseyin’i yanına çağırarak Fedek’i ona verdi.

İbn-i Ebi’l- Hadid aynı sayfanın ilk satırında şöyle yazmıştır: “Bu, Fatıma’nın evlatlarına geri verilen ilk haktı. Bir müddet sonra Yezid bin Abdulmelik yeniden Fedek’i alarak Emeviler’e devretti.

İlk Abbasi halifesi olan Abdullah Seffah Fedek’i yeniden İmam Hasan’ın evlatlarına verdi, onlar da miras hakkı olarak (Fedek’ten gelen geliri) Fatıma evlatları arasında taksim ediyorlardı.

Abdullah, Mehdi ve Memun’un Fedek’i Fatıma Evlatlarına Geri Vermesi


Hasan Oğulları Mensur’un aleyhine kıyam edince, Mensur Fedek’i onlardan geri aldı. Oğlu Mehdi halife olunca, tekrar Fedek Fatıma evlatlarına geri çevrildi. Musa bin Hadi halife olunca Fedek’e el koydu. Me’mun halife olunca onu yeniden Fatıma ve Ali (a.s)’ın evlatlarına geri verdi. Yakut Himvi Mucem’ul- Buldan’ın (ilk baskısı) “F-D” harfinde Me’mun’un Medine valisi Kasem bin Cafer’e yazdığı mektupta şunları yazdığını kaydetmiştir:

“Resulullah (s.a.a) Fedek’i kızı Fatıma’ya bağışladı. Bu O’nun evlatları arasında da meşhur ve bilinen bir şeydir.”

Meşhur şair Di’bil-i Huzai orada kalkıp bir şiir okudu. O şiirin ilk beyti şudur:

Bugün zamanın yüzü güldü.

Zira Me’mun Fedek’i Haşimilere geri verdi.

Fedek’in Bağış Olduğunun İspatı


Kesin delillerle ispat edildiği üzere Fedek baştan beri Hz. Fatıma’nın malıydı. Ama bilindiği gibi onu haksız yere gasbettiler. Bu yüzden sadece bazı halifeler insafları veya siyasetleri gereği onu Fatıma’nın evlatlarına geri vermişlerdir.

Hafız: Eğer Fedek Fatıma’nın Resulullah tarafından bağışlanmış olan malıydıysa, o zaman neden miras iddiasında bulununca ondan söz etmedi?

Davetçi: Hz. Fatıma (a.s) ilk önce Fedek’in Resulullah tarafından kendisine bağışlandığının iddiasında bulundu. Ama İslâm hükümlerinin aksine tasarrufta bulunandan şahit istediler. Şahitleri getirince de yine Şer’i hükümlerin aksine reddedildi. Bu yüzden miras yoluyla hakkını elde etmeye çalıştı.

Hafız: Zan edersem yanlış buyuruyorsunuz; çünkü Hz. Fatıma hiçbir yerde Fedek’in kendisine bağışlanmış olduğundan söz etmemiştir.

Davetçi: Yanlış söylemiyorum, hatta yakinim vardır. Sadece Şia kitaplarında değil, bizzat büyük alimlerinizin kitaplarında da açıkça yer almıştır. Nitekim Ali bin Burhanuddin Halebi (Ö: 1044) Siret’ul- Halebiyye s. 39’da şöyle diyor:

“ Hz. Fatıma ilk önce mülkiyet ve tasarruf sahibi olması unvanıyla, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Fedek’i kendisine bağışladığı esasında Ebu Bekir ile tartıştı. Şeriatın beğendiği tanıkları olmayınca da miras iddiasıyla hakkını aradı!!”

Görüldüğü gibi miras iddiası bağış iddiasından sonradır.

İmam Fahruddin Razi Tefsir-i Kebir’de “Fatıma’nın iddiası” zımnında, Yakut Himvini Mucem’ul- Buldan’da, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul- Belağa Şerhi c. 4 s. 80’de Ebu Bekir Cevheri’den naklen ve mutaassıp İbn-i Hacer de Savaik’ul- Muhrika s. 21’de “Rafızîlerin Şüphelerinden 7. Şüphe”den söz ederken şöyle naklediyorlar:

“Fatıma ilk önce Fedek’in bir bağış olduğu iddiasında bulundu. Şahitleri reddedilince üzülerek şöyle buyurdu: “Artık sizinle konuşmayacağım.” Fatıma (a.s) artık o günden sonra onlarla konuşmadı;[7] vefat edince de onlardan hiçbirinin, cenazesine namaz kılmamasını vasiyet etti. Amcası Abbas cenaze namazını kıldırdı ve geceleyin defnettiler.”

(Ama bilindiği gibi Ehl-i Beyt (a.s) kaynaklarına göre cenaze namazını Hz. Ali (a.s) kıldırmıştır.)
Muhaliflerin; “Ebu Bekir Şehadet Ayeti Gereği Amel Etti” Sözünün Cevabı

Hafız: Hz. Fatıma (r.z)’nın incinmesi ve üzülmesinde şek ve şüphe yoktur. Ama Ebu Bekir (r.z)’i de fazla suçlu göremeyiz. Zira Ebubekir şer’i hükümlere uymak zorundaydı.

Hz. Fatıma, iddiasının ispatı için iki erkek veya bir erkek ile iki kadın veya dört kadın şahit getirmek zorundaydı. Yeterli şahit getirmediği için artık O’nun yararına kesin hüküm veremediler.

Davetçi: Burada söz uzayabilir. Dolayısıyla beyleri de usandırmamak için isterseniz tartışmayı yarın akşama bırakalım.

Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Bizim de özellikle öğrenmek istediğimiz önemli konulardan biri de buydu; eğer yorulmadıysanız konuşmayı devam ettirelim. Zira sözü yarıda bırakmak dikkatleri dağıtır.

Sabaha kadar uzayacak olsa da bizim açımızdan bir sorun yoktur. Tam bir şevk ve istekle sözlerinizi dinlemeye hazırız. Bu meseleyi hal etmedikçe buradan gitmeyeceğiz. Konuyu detaylıca anlatınız. Ama eğer siz gerçekten yorgun iseniz biz artık ısrar etmeyiz.

Davetçi: Ben ilmi ve dini konularda asla yorulup usanmam. Ben meclistekilerin halini gözetmek istiyorum. Çünkü diğerlerin de halini göz önünde bulundurmamız gerekir.

(Orada bulunanların hepsi yorulmadıklarını ve özellikle Fedek konusunda bilgilenmek istediklerini beyan ettiler.)

Davetçi: Hafız Bey; “halifenin şer’i hükümlere uyması gerektiğini ve yeterli şahit gösterilmediğinden dolayı de Hz. Fatıma’nın yararına hüküm verilmediğini” söyledi. Ben burada birkaç mesele söz konusu etmek istiyorum, siz beyler de hüküm verin.
Mütesarrıftan Şahit istemek Şeriata Aykırıdır

Evvela; eğer Ebu Bekir dediğiniz gibi şer’i hükümleri uygulamak zorundaydıysa, o zaman söyleyin bakalım, şeriatın neresinde mütesarrıftan (tasarrufta bulunandan) şahit istenmiştir? 

İttifakla sabittir ki orası Hz. Fatıma’nın tasarrufundaydı. Ebu Bekir’in Hz. Fatıma’dan şahit istemesi dinin hangi kanunlarıyla uyum içindedir? Şer’i hükümlere göre müddei (iddia eden) şahit göstermelidir; tasarrufta bulunan değil. Acaba halifenin bu ameli şer’i hükümlere aykırı mıdır değil midir? Siz insaflıca hükmedin.

İkinci olarak; şehadet (tanıklık) ayetinin genelliğini kimse inkar etmiyor. Ama bilindiği gibi “ma min ammin illa ve kad husse” (bütün geneller özelleşebilir) kaidesi gereğince bu ayet de istisna ve tahsis edilebilir.

Hafız: Hangi delile göre şehadet ayetinin tahsis edilebileceğini buyuruyorsunuz?