Mut’anın Helal Olduğuna Dair Deliller

Davetçi: Bunun delilleri çoktur. Evvela; Kur’ân Nisa suresi 24. ayette şöyle buyurmaktadır: “...Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin...”

Şüphesiz Kur’ân-ı Kerim’in hükümleri, onları nesh eden başka ayetler olmadıkça kıyamete kadar bakidir. Bu hususta nesh eden başka bir ayetler olmadığı için bu hüküm ebedi olarak geçerlidir.

Şeyh: Bu ayetlerin daimi nikahla ilgili olmadığını nereden biliyorsunuz? Çünkü ayetin devamında kararlaştırılmış mehirlerinin verilmesini emretmektedir.

Davetçi: Bu açıklamanız bir safsatadır. Zira kendi büyük alimlerinizden Taberi Tefsir-i Kebir c. 5’de ve imam Fahr-u Razi Mefatih’ul- Gayb c. 3’de ve diğerleri de bu ayeti kendi mut’a babında ele almışlardır. 

Kendi müfessir ve alimlerinizin de beyan etmiş olduğu gibi Nisa suresi İslâm’da evliliğin çeşitlerini beyan eden bir suredir.

Ama Allah-u Teala daimi nikah konusunda Nisa suresinin 3. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

“...Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile yetinin...”

Nisa suresinin 25. ayetinde cariyeler hakkında şöyle buyuruyor:


“İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir.

Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları nikahlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin...”

Mut’a hakkında “Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin.” ayeti nazil olmuştur. Eğer bu ayet daimi nikah hakkında nazil olmuş olsaydı, o zaman bir surede daimi nikah tekrarlanmış olurdu.

Bu da kaideye aykırı bir şeydir. Mut’a hakkında nazil olduğundan dolayı, başlı başına bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca sadece Şiiler değil, tüm Müslümanlar saadet devrinde mut’anın yaygın ve meşru olduğunu kabul etmektedir. Büyük ashap da Peygamber (s.a.a) zamanında bununla amel etmiştir. Eğer bu ayet daimi nikah hakkındaysa, o zaman tüm Müslümanların inandığı mut’a ayeti hangisidir?

Buna binaen müfessirlerin de dediği gibi mut’a ayeti budur. Bu konuda bir neshedici ayet de nazil olmamıştır. Nitekim kendi muteber kitaplarınızda da bu kaydedilmiştir.

Ehl-i Sünnet Kanalıyla Mut’anın Helal Olduğuna Dair Hadisler


Sahih-i Buhari’de ve Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde Ebu Reca’dan, o da İmran bin Hasin’den naklen şöyle nakledilmektedir: “Mut’a ayeti Allah’ın kitabında nazil oldu.

Biz de Resulullah (s.a.a) vefat edinceye kadar bununla amel ettik. Resulullah (s.a.a) bunu nehy etmedi ve Kur’ân da haram kılmadı. Adamın biri kendi görüşünce istediğini söyledi.” Buhari de “Bu adam Ömer bin Hattab’tır” diyor.

Sahih-i Müslim c. 1, s. 535’de Mut’a nikahı babında şöyle yer almıştır: Hasan Halvai, Abdurrezzak’tan, o da İbn-i Cureyh’den, o da Ata’dan şöyle rivayet ediyor: “Abdullah Ensari umre için Mekke’ye geldi. 

Onun evine gittim. İnsanlar ondan bazı mesele ve olayları soruyorlardı. Söz mut’a’ya gelince şöyle dedi: “Evet biz de, hem Resulullah (s.a.a), hem Ebu Bekir ve hem de Ömer zamanında Mut’a yapıyorduk.”

Hakeza aynı kitap (Mısır H.1306 baskısı) c. 1, s. 467’de Mut’a babında Ebi Nazra’dan şöyle rivayet edilmektedir: “Ben Cabir bin Abdullah’ın yanındaydım, adamın biri geldi şöyle dedi: 

“Abdullah bin Zubeyr ve İbn-i Abbas iki mut’a (hac ve kadın mut’ası) hakkında ihtilafa düşmüşler.” Cabir şöyle dedi: “Resulullah (s.a.a) zamanında biz de onları yapıyorduk. Ama Ömer yasaklayınca artık yapmadık.”

Ahmed bin Hanbel Müsned c. 1, s. 25’de Ebi Nazra’nın rivayetini başka bir yolla rivayet etmektedir. Her ikisi de bir başka yerde Cabir’in şöyle dediğini rivayet ediyorlar: 

“Biz de Peygamber (s.a.a) zamanında bir avuç hurma, öğütülmüş buğday ve un karşılığında, Ömer, Amr bin Haris’i yasaklayıncaya kadar mut’a yapıyorduk.”

Hamidi ise Cem’un Beyn’es- Sahihayn’de Abdullah bin Abbas’tan şöyle nakletmektedir: “Biz Peygamber (s.a.a) zamanında Mut’a yapıyorduk. Ama Ömer, hilafeti zamanında kalkıp şöyle dedi: “Allah-u Teala, Resulüne istediğini helal kılıyordu.

Ama o şimdi gitmiş durumda. Yerine de Kur’ân-ı bıraktı. Hac veya umreye başlayınca Allah’ın buyurduğu gibi sona erdirin. Kadınlarla mut’a etmekten tövbe edin. Kim mut’a ederse onu recm ederim.”

Bu tür rivayetler muteber kitaplarınızda oldukça çoktur. Bunlar mut’anın Peygamber (s.a.a) zamanında meşru ve yaygın olduğunu, ashabın amel ettiğini ve Ömer’in yasakladığını ispat etmektedir.

Ayrıca bir grup ashap ve başkaları da, örneğin: Ubey bin Ka’b, İbn-i Abbas, Abdullah bin Mes’ud, Said bin Cubeyr vs. mut’a ayetini şöyle kıraat ediyorlardı: “Festemta’tum bihi minhunne ila ecelin musemma” (Belli bir zamana kadar mut’a edince.”

Nitekim Zemahşer’i de Keşşaf’ta İbn-i Abbas’tan naklen, Taberi Tefsir-i Kebir’de bu ayetin tefsirinde, imam Fahr-u Razi Mefatih’ul- Gayb c. 6’da bu ayetin tefsirinde, imam Nevevi Nikah’ul- Mut’a’nın 1. babında Şerh-i Sahih -i Müslim’den naklen Abdullah bin Mes’ud’un bu ayeti aynı şekilde kıraat ettiğini rivayet etmektedir.

İmam Fahr-u Razi de Ubey bin Ka’b ve İbn-i Abbas’ın sözünü rivayet ettikten sonra şöyle diyor: “Ümmet bu kıraat konusunda bu iki kişiyi inkar etmemiştir. O halde bizim zikrettiğimizin sıhhati konusunda icma vardır.”

Bir sonraki sayfada da cevap olarak şöyle diyor: “Bu kıraat mut’anın meşru olduğuna delalet etmektedir ve bizim bu konuda ihtilafımız yoktur.”

Şeyh: Resulullah (s.a.a) zamanında meşru olsa da sonradan nesh edilmediği konusundaki deliliniz nedir?

Davetçi: Nesh edilmediği ve hala meşru olduğu hakkında birçok delil vardır. En önemli delil Peygamber (s.a.a) zamanından Ömer’in hilafetinin ortalarına kadar yaygın ve meşru olmasıdır. Dolayısıyla da nesh edilmemiştir.

Ashabın büyükleri de bizzat bununla amel etmiştir. Ayrıca en büyük delil, bizzat kendi alimlerinizin de rivayet etmiş olduğu üzere Ömer’in minbere çıkarak şöyle demesidir: “Peygamber (s.a.a) zamanında var olan iki mut’ayı ben haram kılıyorum ve yapanları cezalandıracağım.” Bazı rivayetlerde ise; “Ben nehiy ediyorum.” şeklinde yer almıştır.

Şeyh: Sözünüz doğrudur. Peygamber (s.a.a) zamanında birçok şey ilk etapta yaygındı. Ama sonradan yasaklanmıştır. Bu mut’a da ilk önce yaygın idi. Ama sonradan nesh edilmiştir.

Davetçi: Dinin temeli Kur’ân’dır. Kur’ân’da yer alan her hükmün neshedicisi de bizzat Kur’ân’da olmalı ve Peygamber (s.a.a)’in lisanıyla ifade edilmelidir. Söyleyin, Kur’ân-ı Kerim’in neresinde bu hüküm nesh edilmiştir?

Şeyh: Müminun suresi 6. ayet bunun nasihi (hükmünü geçersiz kılan)dir ki şöyle buyurmaktadır:

“Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.”

Bu ayet helal olmanın iki sebebini beyan etmektedir: 1- Zevciyet 2- Cariye sahibi olmak. Dolayısıyla bu ayet mut’ayı nesh etmiştir.

Davetçi: Bu ayette mut’anın nesh edildiğine dair hiçbir delil yoktur. Aksine teyit vardır. Zira mut’a da zevciyet hükmündedir. Mut’a edilen kadın da erkeğin gerçek zevcesidir. Eğer mut’a edilen kadın hakiki zevce olmasaydı, Allah-u Teala mut’a ayetinde mehirlerinin verilmesini emretmezdi.

Ayrıca Mü’minun suresi Mekki’dir, Nisa suresi Medeni’dir. Dolayısıyla Mekki olan ayet Medeni olan ayetten öncedir. O halde bu ayet nasıl neshedici olabilir? Halbuki mut’a nikahından önce nazil olmuştur ve bu esas üzere nasih, mensuhtan önce nazil olmuş demektir! Ey basiret sahipleri ibret alın!