Yine Ebu Talib’in İmanına Dair Deliller

Peygamber (s.a.a)’in buyurduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’in dengi olan, icması Müslümanlara hüccet sayılan ve kendi alimlerinizin de rivayet etmiş olduğu ilim, züht ve takva ehli olan Ehl-i Beyt (a.s) Ebu Talib (r.a)’in iman ehli olduğunu ve dünyadan mümin halde ayrıldığını söylemediler mi?

Rical alimlerinizin güvenilir olduğunu teyit etmiş olduğu Esbeğ bin Nebate Hz. Ali (a.s)’den şöyle rivayet etmemiş midir?:

“Allah’a and olsun ki babam, dedem Abdulmuttalib, Haşim ve Abdumenaf asla puta tapmamıştır.”

Yani bir olan Allah’a tapmışlar, Kabe’ye doğru ibadet etmişler ve İbrahim’in hanif dinine tabi olmuşlardır. Sizin Ali ve Ehl-i Beyt (a.s)’ı bir kenara bırakıp mel’un Muğeyre, Emeviler, Hariciler, Nasibiler ve Hz. Ali (a.s)’ın baş düşmanlarının peşinden gitmeniz ve Ebu Talib (r.a)’in açık sözlerini tevil etmeniz doğru mudur?

Ebu Talib (r.a)’in mümin ve muvahhid olduğunu söyleyen Hz. Ali (a.s)’ı teyit eden delillerden biri de Resulullah (s.a.a) ile Hz. Hatice’nin evlilik hutbesidir.

Sibt bin Cevzi Tezkire 11. bab s. 170’de şöyle rivayet etmektedir: “Nikah meclisi düzenlendiğinde Ebu Talib (r.a), bir hutbe okudu; bu hutbesi onun muvahhid olduğuna ve bir olan Allah’a inandığına delalet etmektedir. Ebu Talib (r.a), bu hutbede şöyle dedi:

“Hamd olsun Allah-u Teala’ya ki bizleri İbrahim’in, İsmail’in, Meadd’ın ve Muzir’in soyundan kıldı. Bizleri kendi evinin koruyucuları kıldı. Bizlere herkesin yöneldiği bir evi, emniyet ve güvenlik yeri olan bir haremi karar kıldı ve bizleri insanlara hakim kıldı...”

Şeyh Süleyman Belhi, Yenabi’ul- Mevedde s. 73’de Harezmi ve Muhammed bin Ka’b’den naklen şöyle yazıyor: “Ebu Talib (r.a), Peygamber (s.a.a)’in Ali’nin ağzına mübarek tükürüğünü sürdüğünü görünce, “Neden böyle yaptın?” diye sorduğunda Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu tükürük iman ve hikmettir.”

Ebu Talib de bunun üzerine şöyle dedi: “Oğlum, Peygamber (s.a.a)’ın yardımcısı ve veziri ol.”

Acaba bu deliller Ebu Talib (r.a)’in imanına delalet etmiyor mu? Ebu Talib (r.a), Peygamber (s.a.a)’in bu işine mani olmamasının ve on iki yaşındaki oğlu Ali’yi O’na yardım noktasında engellememesinin yanı sıra, bizzat O’na yardımcı olmasını emretmektedir.
Cafer’in, Babası Ebu Talib’in Emriyle İman Etmesi

Alimleriniz kendi kitaplarında ve bu cümleden İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ul- Belağa Şerhi’nde şöyle yazmıştır: “Bir gün Ebu Talib (r.a), camiye girince Peygamber (s.a.a) ile Ali (a.s)’ın namaz kıldığını gördü,

o anda yanında bulunan ve henüz Müslüman olmayan Cafer-i Tayyar’a şöyle dedi: “Sen de amca oğlunun yanına git ve O’nunla namaz kıl.” Bunun üzerine Cafer de Peygamber (s.a.a)’in sol tarafına geçerek namaza durdu. Ebu Talib (r.a), bunun üzerine şu şiiri okudu:

Ali ve Cafer benim güvendiklerim,

Zor günlerde yardımcılarımdır.

Ey Ali ve Cafer, Peygamber)’e yardımcı olunuz.

Çünkü O, benim öz kardeşimin oğludur.

Allah’a and olsun, Peygamber’den el çekmeyeceğim,

Çünkü O, şerefli ve soyludur.

Kendi tarihçi ve alimlerinizin de belirttiği gibi Cafer’in Müslüman olması ve Peygamber (s.a.a)’le birlikte namaz kılması bile bizzat Ebi Talib’in emriyle olmuştur.

Dolayısıyla müşrik ve kafir olan, hem de Kureyş’in reisi olan Ebu Talib (r.a) gibi muktedir bir babanın, büyük bir iddiada bulunan ve yeni bir din getiren yeğenine engel olmaması, evlatlarının bile on tabi olmasına mani olmaması, hatta onları teşvik bile etmesi, aklın kabul edebileceği bir şey değildir.

Kafir olan bir şahıs oğluna; “Git amcan oğluna iman et ve O’na uy” deyip de kendisi de ruhi ve cismi tüm gücüyle kendi dininin en büyük düşmanı olan birisini takviye edip O’na yardımda bulunur mu? Ey akıl sahipleri ibret alın!

Sünni ve Şii bütün ulemanın rivayet etmiş olduğu üzere Kureyş, Haşim oğullarına iktisadi ambargo uygularken Ebu Talib (a.s), tüm Haşim oğullarıyla birlikte Resulullah (s.a.a)’a yardıma koştu, dört yıl boyunca onu korudu.

Ebu Talib (r.a), Resulullah (s.a.a)’in uyuduğu bir sırada geliyor, O’nu uyandırıyor, güvenli bir yere götürüyor, oğlu Ali (a.s)’ı da O’nun yerine yatırıyordu. Böylece Peygamber (s.a.a)’i orada uyur gören düşman, O’nu öldürmek isteyince Peygamber (s.a.a)’in yerine Ali’nin feda olmasını istiyordu.

Lütfen Allah için söyleyin, müşrik bir insan, nübüvvet iddiasında bulunan ve müşrikleri dalalet ehli kabul eden birini bu kadar ciddiyetle korur mu? Kesinlikle korumaz. 

Dolayısıyla bütün bu fedakarlıklar ve ciddiyetler onun iman ettiğini göstermektedir. İbn-i Ebi’l- Hadid, Nehc’ul- Belağa Şerhi’inde, Sibt bin Cevzi Tezkire’de (Muhammed bin Sad’ın Tabakat’ından, o da Vakidi’den naklen), Allame Berzenci Kitab’ul- İslâm’da (İbn-i Sad’dan naklen), İbn-i Asakir ve diğerleri de sahih senetlerle Muhammed bin İshak’tan Hz. Ali (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedirler:

“Babam Ebu Talib (r.a) vefat edince, Peygamber (s.a.a)’e haber verdim; Peygamber (s.a.a) hüngür hüngür ağladı ve bana şöyle buyurdu: “Git onu yıka, kefenle, mezara bırak, Allah-u Teala onu af ve rahmet etsin.”

Allah aşkına insaf üzere hüküm verin, İslâm’da kafir yıkanır mı? Kefenlenir mi? Peygamber (s.a.a)’in kafirler için af ve rahmet dilediği söylenebilir mi? Hatta söylenildiğine göre Peygamber (s.a.a) günlerce evinden çıkmadı ve onun için Allah’tan merhamet diledi.

Acaba Peygamber (s.a.a) kendi Kur’an’ında Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu: “Hiç şüphesiz Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz; bundan dışındaki (günahları) ise dilediği kimse için bağışlar.”[7] görmemiş olabilir mi?

Allah-u Teala açıkça müşrikleri bağışlamayacağını söylediği halde Peygamber (s.a.a) müşrik için bağışlanma dileyebilir mi? Halbuki müşrik için rahmet ve af dilemek haramdır.

Ayrıca yıkamak ve kefenlemek de Müslümanlara özgüdür. Kafirler için câiz değildir. Dolayısıyla Ebu Talib (r.a) için bağışlanma dilemesi ve Hz. Ali (a.s)’a gidip yıkamasını ve kefenlemesini emretmesi, Ebu Talib (r.a)’in Allah’a iman ve teslimiyetinin apaçık bir delilidir.

Hak ve insaf gözüyle bakınız! Sibt bin Cevzi’nin Tezkire kitabını okuyunuz ve orada Hz. Ali (a.s)’ın babası hakkındaki şu ağıtı okuyunuz.

Ey Ebu Talib, sen sığınanların sığınağı,

Düşenlere rahmet, karanlıklara ışıktın.

Ölümünle koruma altında olanlar zayıf duruma düştü,

Allah’ın rahmeti sana nazil oldu,

Ve seni cennete götürdü.

Sen Peygamber (s.a.a)’in en iyi amcasıydın;

Ona ve dinine yardım ettin.

Acaba tevhid abidesi Ali gibi birinin güya kafir birine böylesine ağıt yakması inanılacak bir şey mi?

Bütün bu deliller, Ebu Talib (r.a)’in mümin olarak öldüğüne delalet etmektedir. Yoksa Peygamber (s.a.a) onun yıkanmasını, kefenlenmesini, defnedilmesini istemez, ona ağlamaz ve bağışlanma dilemezdi.

Halbuki Peygamber (s.a.a) de sadece Allah için sever ve sadece Allah için buğz ederdi, dostluğu ve düşmanlığı Allah içindi. Peygamber (s.a.a), müşrik ve isyankar birisine, amcası olduğundan dolayı ağlamadı ve rahmet dilemedi.

Şeyh: Eğer Ebu Talib (r.a), Müslüman idiyse, neden Hamza, Abbas ve diğer kardeşleri gibi iman ettiğini açıklamadı?

Davetçi: Şüphesiz, Abbas, Hamza ve Ebu Talib arasında büyük bir fark vardır. Zira Hamza bütün Mekke ehlinin kendisinden korktuğu cesur ve güçlü biriydi. Elbette onun açıkça İslâm’a girişi, Peygamber (s.a.a)’i düşmanların şerrinden korumuştur. Ama Abbas Müslüman olduğunu hemen açığa vurmadı.

Nitekim İbn-i Abdulbirr İstiab’da şöyle rivayet etmektedir: “Abbas Mekke’de Müslüman oldu, Ama halktan bunu gizledi. Peygamber (s.a.a) hicret etmek isteyince o da Peygamber (s.a.a)’le birlikte gitmek istedi.

Ama Peygamber (s.a.a) ona Mekke’de kalmasını buyurdu. Mekke’deki haberleri Peygamber (s.a.a)’e ulaştırıyordu. Bedir Gazvesinde kafirler Abbas’ı beraberinde getirdiler, yenilince Abbas da esir düştü. Hayber günü durum elverince de iman ettiğini açıkladı.”

Şeyh Süleyman Belhi de Yenabi’ul- Mevedde’nin 56. babında Taberi’nin Zehair’ul- Ukba ve Ebu’l- Kasım İlahi’nin Fezail’inden naklen şöyle yazmıştır:

“İlim ehli, Abbas’ın önceden Müslüman olduğunu bilmektedir. Ama Abbas iman ettiğini gizliyordu. Bedir günü Peygamber (s.a.a) Abbas’ın öldürülmemesini emretti. Zira o istemeden kafirlerin zoruyla savaşa katılmıştı. Peygamber (s.a.a) ile hicret etmek istediği halde Peygamber (s.a.a) onun Mekke’de kalmasını ve kendisini bilgilendirmesini istemişti. Ebu Rafi, Abbas’ın İslâm’ı seçip izhar ettiğini haber verince de onu özgür bıraktı.