178:Gene hilâfetlerinin ilk çağlarındaki bir hutbeleri

Onu hiçbir iş, başak bir işten alıkoymaz; hiçbir zaman, onu hâlden hâle düşürmez; hiçbir mekân onu kavrayamaz. Yağmur katrelerinin, gökteki yıldızların, yelin savurduğu tozların sayıları bile ondan gizli kalmaz; düz ve sert taşın üstünde yürüyen karıncanın yürüyüşünü bilir; karanlık gecede, küçücük karıncanın dinlendiğini görür. Ağaçlardan düşen yaprakları, bilgisi kavrar; gözlerin gizli bakışını görür, duyar.[30]
Şehâdet ederim ki Allah'tan başka yoktur tapacak, ona eşit bir varlık tanımaksızın, onda şüphe etmeksizin, dinini inkâr eylemeksizin, her varlığı yaratanın o olduğunu inkâra sapmaksızın; niyeti gerçek olan, özü tertemiz bulunan, yakini ihlâs üzere, tartılara ağır kişinin şahadetiyle. Ve şehâdet ederim ki Muhammed onun kuludur, halkından seçtiği, bildirdiği gerçekleri anlatmak için ihtiyâr ettiği, en yüce keremlerine, lütuflarına mazhar kıldığı, en büyük ve değerli elçilikleri için ıstıfâ eylediği peygamberidir; onunla hidâyet alâmetlerini açıklamıştır; eşi-örneği olmayan körlüğü onunla açmış, gidermiştir.
Ey insanlar, gerçekten de dünyâ, ona ümit bağlayanları, ona güvenip dayananları aldatır; onu kendisine mal etmek, başkalarına vermemek isteyenleri dertlere uğratır; ona üst olmak isteyenleri alt eder. Andolsun Allah'a ki nimetle hoş bir halde yaşayanların nimeti, yaptıkları suçlar yüzünden geçer gider; çünkü Allah, kullarına zulmedici değildir.[31] İnsanlar, onlara belâlar gelip çattığı, ellerindeki nimetler zevâl bulduğu zaman rablerine, özleri doğru olarak sığınsalar, ellerinden yiten nimeti verirdi onlara; uğradıkları bozgunluğu düzene sokardı.
Ben sizin hîdayetten mahrum bir devreye düşmenizden korkmadayım; öyle işler gelip geçti ki siz, o işlerde benden başkalarına, ben de övülmeyecek kişilere meylettiniz. Ama ellerinizden çıkan, tekrar sizlere verilirse kutlu kişilersiniz siz; bense ancak bu işle çalışmadayım; dilersem, Allah geçeni de bağışladı derim hani.[32]