İdArÎ MektuplarI, EmİrNAme ve Ahİt-NAmelerİ

4. Bölüm (mektuplar)
İdArÎ MektuplarI, EmİrNAme ve Ahİt-NAmelerİ
(Mekke vâlisi Kusem b. Abbâs'a Mektupları:)
(Allah'a hamd ü senâ, Rasûlüne ve soyuna salât ü selâmdan) Sonra, insanlarla haccet. Allah'ın günlerini, geçmiş ümmetlere gelen azaplarını anlat. Sabah akşam onlarla otur, konuş; fetvâ isteyene fetvâ ver. Bilgisize bilgi öğret. Bilginle müzâkerede bulun. İnsanlara elçi olarak, ancak dilini kullan, perdeci olarak da yüzünü göster. İhtiyâcı olanın sana başvurmasına, seni görmesine engel olma. Çünkü ihtiyaç sâhibi ilk baş vuruşunda kapılarından sürülürse ihtiyacı giderildikten sonra da övmez seni.
Allah malından, katında toplanana bak. Yanında olan ehil ayâl sâhiplerine, yok-yoksul kişilere sarfet, artanını bize yolla. Katımızda bulunanlara pay edelim.
Mekkelilere dikkat et; evlerinde konuklanan kişilerden para almasınlar. Çünkü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah "Orada yurt tutanla ziyârete gelen hakkında hüküm birdir" buyurmuştur (Hac, 25). Orada yurt tutan, orada yerleşmiş olandır. Ziyârete gelense Mekke ehlinden olmayıp hac için oraya gidendir. Allah bize ve size sevdiği işlerde bulunmamız için başarı ihsan etsin vesselâm.[1]
* * *
(Muâviye'nin Hac mevsiminde hacıları, Osman'ı, Emir'ül-Müminin'in öldürttüğü, hiç olmazsa öldüren-lerle bir olduğu hakkında kandırmak ve onları kendisine itâate çağırmak için Mekke'ye bâzı kişiler gönder-diğini duydukları zaman Kusem'e şu mektubu yolla-mışlardı:)
(Allah'a hamd ü senâ, Rasûlüne ve soyuna salât ü selâmdan) Sonra, batıdaki gözetme memurum bana, onun Hac mevsiminde Şamlılardan gönül gözleri kör, an kulakları sağır, basiretleri anadan doğma a'mâ bâzı kişileri gönderdiğini yazdı. Onlar, hakkı batıla aramadalar. Yara-dana âsî olarak yaratılmışa uymadalar. Dünyânın memesinden din bahanesiyle süt sağmadalar. Allah'tan çekinen iyi kişilerin seçtikleri âhireti geçip gidiverecek dünyâya satmadalar. Hayırla ancak onu işleyen murâdına erer, kurtulur, şerrin cezâsını da ancak onu yapan bulur.
Elindeki güçle ayak dire, aklı başında bir öğütçü kesil. Emirine uyan, imâmına itâatte bulunan bir kişi ol. Sonradan özür dilemek zorunda kalacağın bir işi yapma. Nimetlere sâhip oldukça azan, sıkıntılara uğradıkça korkup kaçan kişi olma.
(Medine vâlisi Sehl b. Huneyf'il Ansâri'ye Medinelilerden bir kısmının Muâviye'ye katılması dolayısıyla yazdıkları mektup:)
Yanında olan, idaren altında bulunan kişilerin bir kısmının birer birer Muaviye'ye katıldığını haber aldım. Onların gitmesiyle sana uyanların sayısının azaldığına, onların yardımından mahrum kaldığına hayıflanma. Onların hidâyetten ve haktan kaçarak körlüğe ve bilgisizliğe sığınarak gitmeleri, onlara sapıklığa düşmek bakımından yeter bir belâdır. Senin için de onlardan kurtulmak bakımından âdetâ şifâdır. Çünkü onlar dünyâ ehlidir, ona yönelirler, ona koşarlar. Ona adaleti tanıdılar, gördüler, işittiler; bellediler ve bildiler ki insanlar bizim katımızda hak bakımından birdir, eşittir; bundan çekindiler, nimet ve devlet sâhibi olmaya, eşitlerinden büyük tanınıp mal mülk elde etmeye kaçtılar.
Uzak olsunlar onlar, uzak. Vallahi onlar, bir zulümden kaçmadıkları gibi adalete de ulaşmadılar. Biz bu işin zorluklarında bize yardım etmesini, sertliklerini yumuşatmasını Allah'tan ummaktayız vesselâm.[2]