MUHAMMED İBN-İ EBİ BEKR'İ MISIR'A VALİ TAYİN ETTİĞİNDE KENDİSİNE BUYURDUĞU TAVSİYELERİ

Bu, Allah'ın kulu Emir-ül Mü'minin Ali'nin, Muhammed ibn-i Ebi Bekr'i Mısır'a vali tayin ettikleri zaman kendilerine verdikleri emirnâmedir.

Ona, Allah'tan çekinmesini, gizlide, açıkta O'na itaat etmesini, O'ndan korkmasını, müslümanlara yumuşak, facirlere sert davranmasını, zimmilere adaletli olmasını, mazlumun hakkını (zalimden) almasını, zalime karşı şiddet göstermesini, halkın işlediği suçları affetmesini, mümkün olduğu kadar ihsanda, bağışta bulunması

nı emrediyor. Allah-u Teâla ihsanda ve iyilikte bulunanlara mükâfat, günahkârlara ise ceza verir.

Yine ona, Mısır halkını itaat ve birliğe davet etmesini emrediyor. Zira, onlar için bunda afiyet ve çok mükâfat vardır ki, onlar bu mükâfatın ne hesabını bilirler, ne de hakikatini idrak ederler.

Yine ona, halka alçak gönüllülük kanadını germesini, oturduğu yerde ve bakışlarında onlara eşit davranmasını, hakta yakınlarını kendisinden uzak olanlarla eşit tutmasını,

halkın arasında adaletle hükmetmesini, hükumetini adalet üzere kurmasını, heva ve hevese uymamasını, Allah için olan bir işte, kınayanların kınamasından korkmamasını tavsiye ediyor. Zira Allah, kendisinden çekinen, itaat ve emrini başkalarının emrine (hoşnut olmasına) tercih eden kimselerle beraberdir.

Yazan: (Hz. Ali(a.s)'ın özel katibi) Ebu Rafi oğlu Ubeydullah.

Muhammed İbn-İ Ebİ Bekr'İ Mısır'a valİ olarak gönderdİkten sonra mısırlılara hİtaben yazdıkları mektuptan seçmeler

Allah'ın kulu Emir-ül Mü'minin Ali'den, Muhammed ibn-i Ebi Bekr'e ve Mısır halkına:

Selamun aleykum.

Ey Muhammed, mektubun gelip bana ulaştı, sorduğun soruyu anladım, yapılması gerekli olan ve müslümanların durumunu düzeltebilecek şeyler için gayret göstermen beni hoşnut etti. Bu işlerin, senin iyi niyetli ve iyi görüşlü olduğundan ileri geldiğini anladım.

Her oturup kalkmada, açıkta ve gizlide Allah'tan çekinmelisin. Halk arasında yargıda bulunduğunda, onlara tevazu kanatlarını ger; onlara iyi muamelede bulun; güler yüzlü ol. Bakışta da, görüşte de tarafları bir tut,

fark gözetme ki, büyükler (kudret sahipleri) senin onlardan yana olmanı beklemesinler (kendilerine meylettiğini sanmasınlar); zayıflar da adaletinden meyus olmasınlar.

Müddeiden (davacıdan) beyyine (iki âdil şahit) iste; inkar edene ise yemin ettir. Bir kimse kardeşiyle sulh ettiğinde, o sulhu geçerli kıl; yalnız bu sulhla helali haram, haramı da helal etmek isterlerse o hariç; sadık,

vefalı, hayâlı, edepli, takvalı fakihleri, facir, yalancı, hilekâr ve düzenbazlara tercih et. İyi iş yapan salih kimseler kardeşin; facir, gaddar, sahtekâr kimseler ise düşmanın olmalıdır.

Benim en çok sevdiğim kardeş, Allah'ı herkesten daha çok anan ve O'ndan daha çok korkan kimsedir. Senin de inşaallah bu kimselerden olmanı ümit ederim.

Sorumlu olduğunuz işler ve kendisine doğru ilerlemekte olduğunuz sonuç hususunda size Allah'tan çekinmenizi tavsiye ediyorum. Zira Allah-u Teâla Ku'ran'da buyurmuştur ki:

Herkes kendi kazancının rehinidir."[1] Yine buyurmuştur ki: "Allah kendisinden (azabından) sakınmanızı emretmektedir ve herkesin dönüşü de Allah'a doğrudur."[2] Başka bir yerde de: "Andolsun Rabbine ki onların hepsinden yaptığı işleri soracağız."[3] diye buyurmaktadır. Öyleyse Allah'tan çekinin; takvalı olun;

çünkü bu sıfat (yani takva) diğer hiçbir özelliğin içermediği hayırları içermektedir ve diğer hiçbir şeyle elde edilmeyen dünya ve ahiret hayırlarını, onunla elde etmek mümkündür. Allah-u Teâla buyuruyor ki:

"Çekinenlere, "Rabbiniz ne indirdi size?" denince, "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel hareket edenlere güzel bir mükâfat var; ahiret eviyse elbette daha da hayırlıdır ve çekinenlerin evleri, gerçekten de ne güzeldir."[4]

Ey Allah'ın kulları, bilin ki çekinenler, hem gelip geçiveren dünyanın faydalarını elde ettiler; hem de bir zaman sonra gelecek ahiretin faydalarını elde edecekler. Onlar dünya ehlinin dünyalarına ortak oldular;

ama, dünya ehli onların ahiretine ortak olamadı. Allah-u Teâla Kur'an'da buyuruyor ki: "De ki: Allah'ın, kulları için meydana getirdiği süslenilecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin içinden tertemiz şeyleri, kim haram etmiştir ki? De ki: Bunlar, dünyada inanan kişilerindir, ahiretteyse yanlız onlara aittir..."[5]

Çekinenler, dünyada konakladılar, en güzel bir konaklayışla, dünya nimetlerini yediler en güzel bir yeyişle.

Ey Allah'ın kulları, bilin ki Allah'tan çekinip, Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine saygınızı koruduğunuzda diğer fırkaların namaz, oruç ve sadakaları sizlerden daha çok olmuş olsa bile, sizler,

O’na en güzel ibadet, en güzel zikir ve en güzel şükrü etmişsinizdir; sabrın, şükrün, gayret göstermenin en yüce mertebelerine ulaşmışsınızdır; çünkü bu durumda sizler Allah'a daha çok vefalı, dostlarının ve Rasulullah'ın Ehl-i Beyt'inden olan ulü-l emrin hayrını daha çok istiyen kimselersiniz.

Ey Allah'ın kulları, ölümden, onun yaklaşmasından, meşakkatinden sakının; ölüm için azık hazırlayın. Çünkü o büyük bir mesajla gelip çatmada; ya beraberinde hiç bir şerri 

(kötülüğü) olmayan bir hayır veya hiç bir hayrı olmayan bir şerle ulaşır. Cennete, cennet için iş yapandan daha yakın kim var; cehenneme de cehennem ehlinden daha yakın kim olabilir? 

Öyleyse, nefsiniz ölüm hususunda sizinle çekişmek (onu aklınızdan çıkarmak) istediğinde, ölümü çok anın. Çünkü ben Peygamber-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve alih'in şöyle buyurduğunu duydum: 

"Lezzetleri yok eden şeyi (yani ölümü) çok anın." Şunu da bilin ki, ölümden sonraki merhaleler, Allah'ın affedip bağışlamadığı kimse için ölümden daha çetin ve daha şiddetlidir.

Ey Muhammed, bil ki, seni en fazla askerimin bulunduğu beldeye (Mısır'a) vali tayin ettim. Bu ülkede, kendi nefsinden, dininden korkman, günde bir saat bile olsa bu hususta düşünmen gerekir.

Halktan birisini hoşnut etmek için Allah'ı gazaba getirme! Sakın. Çünkü Allah’n rızası her şeyin bedelidir; ama hiçbir şey Allah'ın bedeli olamaz.

Zalime karşı şiddetli ol; onun önünü al (yapacağı kötü işi engelle); iyi iş yapanlara karşı yumuşak davran, onları kendine yaklaştır, kendine sırdaş ve kardeş kıl.

Sonra, namazına dikkat et; bak nasıl kılıyorsun; çünkü sen imamsın. Bir imam, halka namaz kıldırır, onların namazında bir noksanlığa sebep olursa onların bütün günahı o imamın üzerine olur; 

fakat o imamın arkasında namaz kılan kimselerin namazından bir şey eksilmez (onların namazı doğrudur). Bir imam, namazı kâmil bir şekilde kılarsa, arkasında namaz kılan kimselerin sevabı kadar, 

onların sevabından bir şey eksilmeksizin, sevap alır. Abdestine de dikkat et; zira abdest namazın kâmil olmasına sebep olur. Abdestli olmayan kimsenin namazı batıl olur. Şunu da bil ki, amellerinden her birinin kabul olup olmaması, senin namazına bağlıdır. Namazını yok eden kimse, İslam'ın diğer hükümlerini daha çok yok eder.

Ey Mısır halkı, yaptığınızın söylediğinizi, gizli halinizin açıktaki durumunuzu tasdik etmesi, söylediğinizin yaptığınıza ters düşmemesi için gayret edin. Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih: "Ben ümmetim için ne mü'minden korkarım, ne müşrikten. Çünkü mü'mini Allah, imanı yüzünden kötülükten korur; müşriki de şirki yüzünden rezil ve kahreder. 

Fakat sizlere diliyle güzel söz söyleyen, hareketiyle çirkin işlerde bulunan ve hiç bir kimseden de korkusu olmayan, tatlı dilli münafıktan korkuyorum." buyurmuştur. Yine Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurmuştur:


"İyiliklerinden hoşnut olup, kötülüklerinden üzülen kimse gerçekten de mü'mindir." Yine buyurmuştur ki: "Şu iki özellik münafık bir kimsede bir araya toplanmaz: Güzel tutumlu olmak, sünneti iyice bilmek."

Ey Ebu Bekr'in oğlu Muhammed, bil ki, en üstün din bilgisi, dinde vera'lı olmak (şüpheli şeylerden sakınmak) ve Allah'ın emrine amel etmektir. Allah-u Teâla bizi ve seni O'na şükretmekte, 

O'nu anmakta, hakkını eda etmekte, itaatını yerine getirmekte muvaffak kılsın. Şüphesiz, O işitici ve yakındır. Bil ki dünya, bela (imtihan) ve fena, ahiret ise beka ve mükâfat (ceza)

yurdudur; mümkün olduğu kadar, baki kalanı, fani olan şeye tercih et, onu süsle. Allah-u Teâla, emrettiği şeylerde kusur etmememiz, alıkoyduğu şeylere yaklaşmamamız için bize gösterdiği şeyleri görmeyi, 

anlattığı şeyleri anlamayı bize nasip eylesin. Tabii ki sen dünyadaki nasibini elde etmeye mecbursun, fakat ahiret nasibini elde etmeye daha çok muhtaçsın. 

Öyleyse biri ahiret, diğeri dünya için olan iki işle karşılaştığında ahiret işine öncelik ver. Mümkün olduğu takdirde hayır işe daha fazla ilgi göster; niyetini o işte halis et, güzelleştir.

Allah-u Teâla hayır ve hayır ehlini seven kulu, onu yapmaya muvaffak olmasa bile, niyeti miktarınca mükâfatlandırır; o hayır işi yapan kimsenin aldığı sevap kadar sevap alır, inşaallah.

Sonra, Allah'tan sakınmayı (takvalı olmayı) ve sonra da İslam'ın kapsamlı yedi kuralını sana tavsiye ediyorum: Allah'tan kork; Allah için olan bir işte hiçbir kimseden çekinme; çünkü en iyi söz, amelin doğruladığı sözdür. Bir konuda iki çeşit yargıda bulunma; zira iki

çeşit yargıda bulunduğun takdirde haktan (doğru yoldan) saparsın. Kendin ve ailen için sevdiğin şeyi, halkın ve milletin için de sev; kendin ve ailen için sevmediğin, beğenmediğin şeyi onlar için de sevme, beğenme.

Allah katında mazur görüleceğin bir işe sarıl. Halkın durumunu düzelt, onları düzene sok. Hak yolunda kendini tehlikelere at; Allah için olan bir işte kınayanların kınamasından çekinme; yüzünü haktan çevirme. 

Bir müslüman seninle istişare ettiğinde hayrını söyle ve kendini müslümanların yakında ve uzakta olanı için bir örnek kıl. İyiliği emret ve kötülükten alıkoy. Sana ulaşan her musibete karşı sabırlı ol; çünkü sabır ve tahammül, işlerin en sağlamıdır. Selam, Allah’ın rahmeti ve bereketi sana olsun.

[1]- Müddessir/45.

[2]- Âl-i İmran/28.

[3]- Hicr/92.

[4]- Nahl/30.

[5]- A'raf/32.