l-(267) ...Abdurrahim b. Atîk el-Kasir şöyle rivayet eder:
Abdulmelik b. A'yen eliyle Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a şöyle bir mektup gönderdim:
"Irak'ta bir grup insan ortaya çıkmış ve Allah'ı şekil ve suretle vasfediyorlar. Eğer uygun görürsen -Allah beni sana feda etsin- bana tevhidle ilgili sahih düşünceyi bildirmeni
istiyorum."
İmam bana şu cevabı yazdı: «Allah sana rahmet etsin, "tevhidle ilgili bir soru sordun ve çevrendekilerin düşüncelerini" (sahihliğini) öğrenmek istedin.
Şunu bil ki, "Benzeri hiçbir şey olmayan, işiten ve gören yüce Allah," (Şura, 11) O'nu yarattıklarına benzeterek vasfeden iftiracıların nitelemelerinden münezzehtir. Bil ki, Allah sana
rahmet etsin, tevhidle ilgili sahih düşünce, doğru mezhep, Kur'ân'da yer alan ve Allah'ın sıfatlarıyla ilgili açıklamalardır. O halde sen de aşırı tenzihçi bir yaklaşımla ilâhi varlığı temelden
geçersiz kılan iptal anlayışı ile O'nu yarattıklarına benzeten anlayışı olumsuzlayıcı bir yaklaşım içinde ol.
Ne, ilâhî varlığı temelden iptal eden olumsuzlayıcı anlayış doğrudur.
Ne de O'nu yarattıklarına benzeten teşbihçi anlayış.
Allah sabittir, vardır. Bunun dışında O'nu niteleyenlerin nitelemelerinden münezzehtir, yücedir. Allah-ı vasfederken Kur'ân'ın çizdiği sınırların dışına taşmayın; yoksa size apaçık beyan
(açıklama) geldikten sonra sapmış olursunuz.»[11]
2-(268) ...Ebu Hamza şöyle rivayet eder:
Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm) bana dedi ki: «Ey Ebu Hamza! Allah, sınırlılık anlamını içeren hiçbir nitelikle vasfedilemez. Rabbimiz vasıftan büyüktür. Sınırlandırılamayan, gözler
tarafından görülmeyen, fakat gözleri gören, lâtif ve her şeyden haberdar olan Allah, sınırlılık anlamını içeren bir nitelikle vasfedilebilir mi?»[12]
3-(269) ...Muhammed b. Hüseyin şöyle rivayet etmiştir:
Biz, Ebu'l-Hasan Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’ın huzuruna girdik ve dedik ki: Söylentilerde Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin Rabbi Azze ve Celle'yi "her bakımdan mükemmel, olgun
otuz yaşlarında bir genç suretinde gördüğünü belirtiyor." buna ne dersin? Ayrıca dedik ki: Hişam b. Salim, Sahibut-Tak,[13] el-Meysemî diyorlar ki: "Allah, göbeğine kadar boştur, bundan aşağısı
doludur."[14] Bu sözleri duyar duymaz derhal secdeye kapandı. Sonra dedi ki: «Seni tenzih ederim. Seni gereği gibi tanımadılar ve hak ettiğin şekilde birlemediler. Bu yüzden seni nitelemeye
kalkıştılar. Seni tenzih ederim. Eğer seni bilselerdi; senin kendini vasfettiğin gibi vasfederlerdi. Seni tenzih ederim. Seni başkasına benzetmeye nasıl gönülleri elverdi?
Allah'ım seni; ancak senin kendini vasfettiğin sıfatlarla vasfederim. Seni yarattıklarına benzetmem. Sen, her türlü iyiliğe layıksın. Beni zalimlerden kılma.» Sonra bize döndü ve şunları
söyledi:
«Zihninizde neyi tasavvur ederseniz Allah'ın ondan başka olduğunu bilin.»[15] Ardından şunları ekledi: «Biz Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin Ehl-i Beyt'i, orta yoldayız. Aşırılar
bize yetişemez ve geride kalanlar da bizi geçemezler.
Ey Muhammed! Resûlullah, Rabbinin azametine baktığı zaman kendisi her bakımdan mükemmel, olgun, otuz yaşlarında bir genç suretindeydi. Ey Muhammed! Benim Rabbim yaratılmışların
niteliklerine sahip olmaktan yücedir, münezzehtir.» Dedim ki: Sana kurban olayım! İki ayağı yeşillikler içinde olan kimdi? Buyurdu ki: «O, Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) idi. Kalbiyle
Rabbine baktığı zaman Rabbi onu, hicablar nuruna benzer bir nurun içine koydu ki hicapların gerisinde olan şeyler onun için açıklığa kavuşsun. Çünkü Allah'ın nurunun bir kısmı yeşil, bir kısmı
kırmızı, bir kısmı beyaz... vs.dir. Ey Muhammed! Kitab ve sünnet neye şahitlik ediyorsa biz de bunu söylüyoruz.»
4-(270) ...Ebu Hamza, Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm)’dan şunları dinlemiş:
«Göklerde ve yerde bulunan herkes Allah'ın büyüklüğünü vasfetmek üzere bir araya gelseler buna güç yetiremezler.»
5-(271) ...İbrahim b. Muhammed el-Hemedanî şöyle rivayet etmiştir:
Adama (Ali b. Muhammed aleyhisselâm) şunları yazdım:
Bizden önceki dostların tevhid meselesinde farklı görüşler savunmuşlardır. Bir kısmı Allah cisimdir derken; bir kısmı surettir demişlerdir. Buna ne buyurursunuz?
Bana kendi el yazısıyla şu cevabı gönderdi:
«Sınırlandırılamayan ve vasfedilemeyen Allah münezzehtir. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, bilendir." (Şura, 11)» Veya görendir de demiş olabilir.
6-(272) ...Muhammed b. Hâkim şöyle rivayet etmiştir:
Ebu'l-Hasan Musa (b. Cafer aleyhisselâm) babama şunları yazdı: «Allah, sıfatının derinliğine ulaşılmasından yücedir, uludur, büyüktür. O'nu, kendisini vasfettiği gibi vasfedin. Bundan
ötesinden el çekin.»
7-(273) ...Mufaddal şöyle rivayet eder:
Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) 'a Allah'ın sıfatlarıyla ilgili bir soru sordum.
Buyurdu ki: «Kur'ân'da yer alan açıklamaların ötesine geçmeyin.»
8-(274) ...Muhammed b. Ali el-Kasanî şöyle rivayet etmiştir:
İmam (aleyhisselâm)’a yazdım ki: "Bizden öncekiler, tevhid meselesinde ihtilafa düşmüşlerdir."
Bana şu cevabı yazdı: «Sınırlandırılamayan ve vasfedilemeyen Allah yücedir. "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir." (Şura, 11)»
9-(275) ...Bişr b. Beşşar en-Nişaburî şöyle rivayet etmiştir:
Adama (aleyhisselâm) şöyle yazdım: Bizden öncekiler, tevhid hakkında ihtilafa düştüler. Kimi: "O cisimdir." dedi. Kimi de "O surettir." dedi. Bana şu cevabı yazdı: «Sınırlandırılamayan ve
vasfedilemeyen Allah yücedir, münezzehtir. "Ona hiçbir şey benzemez. Onun benzeri hiçbir şey yoktur ve O, işitendir, görendir." (Şura, 11)»
10-(276) Sehl der ki:
İkiyüz elli beş senesinde Ebu Muhammed (Hasan b. Ali aleyhisselâm)’a şunları yazıp gönderdim:
"Efendim, arkadaşlarımız, tevhid hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Bazısı: "O, cisimdir." derken, bazısı: "O, surettir." diyor. Eğer uygun görürseniz efendim, bu hususta üzerinde duracağım
ve ötesine geçmeyeceğim bir bilgi öğretirseniz kulunuza (bendenize) lütufta bulunmuş olursunuz." Kendi el yazısıyla bana şu cevabı yazdı:
«Bana tevhidle ilgili bir soru soruyorsun. Oysa böyle konulara dalmakla yükümlü değilsiniz. Allah birdir, tektir. Doğurmamış, doğrulmamıştır. Hiç kimse Ona denk değildir. Yaratıcıdır.
Yaratılmış değildir. O Tebareke ve Teâlâ, cisim veya başka şeylerden dilediğini yaratır. Cisim değildir. Dilediğine şekil verir; ama kendisi suret değildir. O'nun şanı yücedir, isimleri uludur.
Benzeri olmaktan münezzehtir. O, başkası değildir. "Benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir." (Şura, 11)»
11-(277) ...Fudayl b. Yesar şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «Allah vasfedilemez. Nasıl vasfedilir ki, Kur'ân'da: "Allah’ı hakkıyla tanıyamadılar." (En'am, 91) buyrulmuştur. O, hangi
kriterle takdir edilirse mutlaka ondan büyüktür, yücedir.»
12-(278) ...Abdullah b. Sinan Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:
«Allah büyüktür, yücedir. Kullar Onu vasfetmeye güç yetiremezler, büyüklüğünün derinliğini kavrayamazlar. "Gözler Onu göremez. O gözleri görür. O lâtiftir, her şeyden haberdardır." O,
Nasıl, nerede ve bağlam (yön) ile nitelendirilemez.
Onu "nasıl" ile nasıl vasfederim? Nasıla nasıllık verip nasıl olmasını sağlayan O'dur? Keyfiyeti bizim için şekillendirmesi sonucu bildim.
Onu nasıl "nerede?" ile vasfederim ki? O, neredeyi mekân bağlamında var etmiştir? Mekânı bu şekilde belirlemesi sayesinde nerede kavramını bildim.
Onu nasıl bir "bağlam (heys=yön)" ile ilintili olarak vasfedebilirim ki? Bağlamı (yönü) bağlam yapan O'dur. Böylece bağlam (yön) olmuştur da bizim için var etmesi sayesinde bağlamı
bildim. Allah Tebareke ve Teâlâ, her mekândadır ve her şeyin dışındadır. "Gözler O'nu göremez; ama O, gözleri görür. O'ndan başka ilâh yoktur. Yücedir, büyüktür. O, lâtiftir,[16] her şeyden
haberdardır." (En'am, 103)»