2) ALLAH'TAN "ŞEY" DİYE SÖZ ETME BABI

1-(217) ...Abdurrahman b. Ebu Necran şöyle rivayet eder:

Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a tevhidle ilgili bir soru sordum ve dedim ki: "Allah'ı "şey" olarak tasavvur edebilir miyim?

Dedi ki: «Evet, ama aklen kavranamayan, sınır biçilemeyen bir şey. Senin zih­ninde beliren bir şey O'ndan ayrıdır. Hiçbir şey O'na benzemez, zihinler O'nu kavrayamaz. Zihinler nasıl O'nu kavrayabilsinler ki, O, aklen algılanan her şeyden ayrı­dır, zihinlerde tasavvur edilen her şeyden farklıdır; ancak aklen algılanamayan ve sınır biçilemeyen bir şey olarak tasavvur edilebilir.»

2-(218) ...Hüseyin b. Said şöyle rivayet eder: Ebu Cafer Sani (Muhammed b. Ali el-Cevâd aleyhisselâm)’a soruldu:

Allah şeydir demek, caiz midir?

Dedi ki: «Evet, ama O'nu iki sınırlandırmanın dışında tutmak koşuluyla. Biri ilâhlığını geçersiz kılacak sınır, diğeri de başka varlıklara benzeme sınırı.»

3-(219) ...Ebu'l-Meğra merfu olarak Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:

«Allah, yarattıklarından ayrı ve yarattıkları O'ndan ayrıdır­lar. Allah dışında şey diye adlandırılan her varlık, Allah tarafından yaratılmıştır.»

4-(220) ...Zurare b. A'yen şöyle rivayet eder:

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «Allah, yarattıklarından ayrı ve yarattıkları da Ondan ayrıdır. Allah dışında şey diye nitelendirilen her varlık, her şey, yaratıcı Allah tarafından yaratılmıştır. "Benzeri gibi hiçbir şey bulunmayan Allah münezzehtir. O, işitendir, bilendir." (Şura, 11)»

5-(221) ...Hayseme, Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’dan şöyle riva­yet eder:

«Allah, yarattıklarından ayrı ve yarattıkları da O'ndan ayrıdır. Allah dışın­da şey diye nitelendirilen her varlık, her şeyin yaratıcı Allah tarafından yaratılmıştır.»

6-(222) ...Hişam b. Hakem, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet eder:

Kendisine, "Allah nedir?" diye soran zındıka İmam şu cevabı verdi:

«Her şeyden farklı bir şeydir. Sen benim bu sözümü, anlamın ispatı şeklinde algıla. O, şeyliğin gerçek anlamıyla bir şeydir; ancak cisim ve suret değildir. Gözle görülmez, elle tutulmaz, beş duyu organıyla algılanmaz. Zihinler O'nu kavrayamaz, zamanın geçmesiyle yıpranıp eksilmez, akıp giden zamanlar O'nu değiştirmez.»

Soruyu soran adam dedi ki: Ama siz, Allah'ın işiten ve gören olduğunu söylü­yorsunuz?

Buyurdu ki: «Evet O, işitendir, görendir. Bir organ olmaksızın işitir, bir alete başvurmadan görür. Daha doğrusu kendisiyle işitir, kendisiyle görür. O, işitendir, kendisiyle işitir ve O, görendir, kendisiyle görür dediğim zaman bu, O, bir şeydir, kendisi de ayrı bir şeydir anlamına gelmez. Bilâkis, sorulan kişi ben olduğum için kendimle ilgili bir tabir kullanmak istedim ve soran da sen olduğuna göre senin an­layacağın bir dil kullandım. Ve diyorum ki: Gerçekte O, bütün zatıyla işitendir; ama bu, Onun parçası olan bir bütün olduğu anlamına gelmez. Sadece içimdeki anlamı kendimle ilintili ifadelerle sana anlatmak istedim.

Söylediklerimin varmak istediği nokta şudur: O, işitendir, görendir, zat ve an­lam ayrılığı söz konusu olmaksızın bilendir, her şeyden haberdardır.»

Soru soran dedi ki: Peki, O nedir?

Ebu Abdullah dedi ki: «O, Rabdir. O, mâbuddur. O, Allah'tır. Allah derken maksadım: "Elif, lam ve ha" harflerini, aynı şekilde "ra ve ba" harflerini ispatlamak değildir. Bilâkis, sen bu harflerin ötesindeki anlamı tasavvur et. Eşyanın yaratıcısı ve meydana getiricisi "şey," anlamını, söz konusu harflerin niteliğini düşün. İşte bu, Al­lah, Rahman, Rahim, Aziz ve benzeri isimlerle isimlendirilen anlamdır. Mâbud Odur»

Soru soran adam dedi ki: Biz ancak yaratılan şeyleri tasavvur edebiliyoruz.

Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) dedi ki: «Eğer öyle olsaydı Allah'ı bir­leme yükümlülüğü üzerimizden kalkardı; çünkü biz ancak tasavvur ettiklerimizin dı­şındaki şeylerle yükümlü değiliz. Aksine biz diyoruz ki:

Duyularla tasavvur edilen, onlar aracılığıyla algılanan, duyular tarafından sı­nırlandırılmış ve onlarda somutlaşmış her şey yaratılmıştır. Çünkü yaratıcının varlı­ğının olumsuzlanması iptal ve yokluk demektir.

Yaratıcının tenzih edilmesi gereken ikinci husus ise benzerliktir; çünkü ben­zerlik bileşim ve terkib ürünü olduğu açık olan yaratılmış varlıkların niteliğidir. Şu halde meydana getirilmişlerin var oluşlarını var eden birinin varlığım kanıtlamak ka­çınılmazdır. Meydana getirilmiş varlıkların var edilmişlikleri, onlar açısından zorun­lu bir niteliktir.

Onların var edicileri de onlardan ayrıdır ve onlar gibi değildir; çünkü onlar gibi olan, açık bir şekilde bileşim ve terkip ürünü olmak bakımından onlara benzer. Onlar gibi yokluktan varlığa geçmiş, küçüklükten büyüklüğe, siyahlıktan be­yazlığa ve güçlülükten zayıflığa doğru bir süreç izlemiştir. Bunun dışında burada ay­rıca açıklama ve varlıklarını kanıtlama gereğini duymadığımız daha başka özellikleri saymak mümkündür.»

Soru soran adam dedi ki: Sen yaratıcının varlığını kanıtlarken O'nu sınırlan­dırmış oldun!

Ebu Abdullah buyurdu ki:«Onu sınırlandırmadım bilâkis Onu ispat ettim. Çünkü "olumlama/ispat" ve "olumsuzlama/nefiy" arasında bir menzil bulunmamaktadır.»

Soruyu soran adam dedi ki: Peki, Allah'ın benliği ve mahiyeti var mıdır?

Buyurdu ki: «Evet, bir şey benliksiz ve mahiyetsiz kanıtlanamaz ki.»

Soruyu soran dedi: Şu halde keyfiyeti de mi vardır?

Buyurdu ki: «Hayır; Çünkü keyfiyet nitelik ve kuşatıcılık yönüdür. Ancak varlığını inkâr ve eşyaya benzerlik yönünün dışına çıkması kaçınılmazdır. Çünkü O'nu olumsuzlayan, O'nu inkâr etmiş, rabliğim reddetmiş ve iptal etmiş olur. O'nu başkasına benzeten de O'nu rablik niteliğini hak etmeyen, yaratılmışlara, var edilmişlere özgü niteliklerle olumlamış olur. Fakat Allah’ı, başkasının hak etmediği, Ona ortak olmadığı, kuşatamadığı ve O'ndan başkasının da bilemediği bir keyfiyetle olumlamak kaçınılmazdır.»

Soru soran dedi: Varlıkların zahmetini bizzat kendisi mi taşır?

Ebu Abdullah buyurdu ki: «O, doğrudan ve direkt varlıkların ağırlığını taşı­maktan yücedir. Bu, yaratılmışlara özgü bir niteliktir. Yaratılmış varlıkların eşyayla teması; ancak yüklenmek, ağırlığını bizzat hissetmek şeklindedir. Allah ise aşkın gü­ce sahiptir. İradesi ve dilemesi her zaman yürürlükte ve geçerlidir. Dilediğini yapar.»

7-(223) ...Muhammed b. İsa, şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Cafer (Muhammed Ba­kır aleyhisselâm)'a, Allah "şeydir" demek caiz olur mu? diye soruldu.

Buyurdu ki: «Evet O olumsuzlama ve benzetme sınırlarının dışında bir şeydir.»