A) "GÖZLER ONU GÖREMEZ; O, GÖZLERİ GÖRÜR." AYETİ HAKKINDA

9-(263) ...Abdullah b. Sinan, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan "Gözler Onu göremez." (En'am, 103) ifadesinin anlamıyla ilgili olarak şöyle rivayet etmiştir:

«Burada kastedilen zihinlerin, tasavvurların O'nu kuşatamayacağı, kapsaya­mayacağıdır. "Doğrusu size Rabbinizden basiretler[9] geldi." (En'am, 104) Ayetinde göz­le görmenin kastedilmediğini bilmez misiniz?

Yine: "Kim can gözünü açıp görürse faydası kendisine..." (En'am,. 104) buyrulmuştur. Bundan maksat da insanın gözleriyle görmesi değildir.

Ayrıca: "Kim de kör olursa zararı kendinedir." (En'am, 104) ifadesi, gözlerin kör olması anlamında değil, zihnin kuşatamaması anlamında kullanılmıştır. Örneğin: Falan şiiri görür (şiirden anlar). Falan fıkhı görür, falan dirhemleri görür (paradan an­lar), Falan giysileri görür derler. Allah, gözlerle görülmekten yücedir, münezzehtir,»

10-(264) ...Ebu Haşim el-Caferî, Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

İmam'a: "Allah vasfedilir mi?" diye sordum:

- «Kur'ân okumaz mısın?» dedi.

- "Okuyorum" dedim.

- «Peki, "Gözler Onu göremez; hâlbuki O, gözleri görür." (En'am; 103) ayetini okumadın mı?» diye sordu.

- "Evet, okudum." dedim.

- «Peki, basiretlerin ne olduğunu biliyor musunuz?» dedi..

- "Evet" dedim.

-«Nedir?» dedi.

- "Gözlerin görmesi" dedim.

Buyurdu ki: «Kalplerin tasavvuru gözlerin görmesinden daha büyüktür. Buna rağmen kalplerin tasavvur kapasiteleri Allah'ı kavrayamaz; ama o tasavvurları görür»

1 l-(265) ...Ebu Haşim el-Caferî şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a dedim ki: "Gözler O'nu göremez; hâlbuki O, gözleri görür." (En'am, 103) ayeti ne anlama gelir?

Buyurdu ki: «Ey Ebu Haşim! Kalplerin görmesi gözlerin görmesinden daha duyarlı ve kapsamlıdır. Sen zihinsel tasavvurunla Sind'i, Hindistan'ı ve gidemediğin daha birçok memleketi algılayıp tasavvur edebilirsin; ama onları gözlerinle göre­mezsin. Buna rağmen kalplerin tasavvur kapasiteleri Allah'ı kavrayamazlar, nerede kaldı gözler!» 

12-(266) Ali b. İbrahim babasından, o da ashabının bazısından onlar da Hişam b. Hakem'den[10] şöyle rivayet etmişlerdir:

Bütün varlıklar ancak iki şeyle kavranır: Duyularla ve kalple.

Duyuların kavramaları üç anlama dayalı olarak gerçekleşir: Müdahale ederek kavrama, temas ederek kavrama ve müdahale ve temas etmeksizin kavrama.

Müdahale ederek kavrama: Duyma, koklama ve tatma şeklinde gerçekleşir.

Temas ederek kavrama: Dokunarak varlıkların kare ve üçgen gibi şekillerini, yumuşak, sert, sıcak ve soğuk oluşlarını algılama şeklinde gerçekleşir.

Dokunmaksızın ve müdahale etmeksizin kavrama yöntemine gelince: Bu da görme ile olur. Çünkü göz, varlıklara dokunmadan ve onlara müdahale etmeden, on­ları fiziki kapsamına almadan, kendi yerlerinde algılar.

Gözle algılamanın yolu ve sebebi vardır. Yolu hava, sebebi ise ışıktır. Gözle görülen varlık arasındaki yolda bir kopukluk yoksa bütünlük mevcutsa, ayrıca se­bep de hazır ise karşılaşılan renkler ve somut nesneler kavranır, algılanır. Göz, ulaş­maya yol bulamayacağı bir şeye yöneltildiği zaman gerisin geri döner ve o şeyin ötesini yansıtır. Söz gelimi aynaya bakan bir kimsenin gözleri aynanın ötesine nüfuz edemez. Öteye geçmek için başka da yol olmadığı için bakış geri döner, bakan kim­seyi yansıtır. Berrak bir suya bakan bir kimse de ötesine geçmeye yol bulamayacağı için kendi aksini görecektir. Kalp ise havaya egemendir. Havada olan her şeyi kavrar ve tasavvur eder. Kalp de havada olmayan bir şeye yöneltildiği zaman geri döner ve havada olan bir şeyi aksettirir. Bu yüzden aklı başında olan bir insanın, kalbini Al­lah'ın birliği gibi hava boşluğunda somut olarak yer almayan soyut bir olguya yö­neltmemesi gerekir. Çünkü böyle bir durumda kalbi hava boşluğunda mevcut bulu­nan somut bir varlıktan başka bir şey tasavvur etmeyecektir. Allah'ın gözlerle gö­rülmesi meselesiyle ilgili olarak söylediğimiz gibi Allah Celle ve Azze, yarattıkları­na benzemekten münezzehtir.