Allah-u Teala Ali’yi Peygameber’in Şahidi Kılmıştır

Ayrıca bilmek icap eder ki Allah-u Teala Hz. Ali’yi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in şahidi kılmıştır. Nitekim Kur-an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Rabbinden açık bir belge üzerinde bulunan, O’nu (Peygamber’i) kendisinden bir şahit (Ali) izleyen...”[13]

Hafız: Bana göre ayetteki belge sahibinden maksat, Peygamber-i Ekrem (s.a.a), şahit ise Kur’ân’dır. Sizin, “şahid”in Ali (k.v) olduğuna dair deliliniz nedir?

Davetçi: Ben ayetlerde tasarrufta bulunmak ve Kur’ân’ı kendi görüşüme göre mana etmek cesaretine sahip değilim. Kur’ân-ı Kerim’in dengi olan Ehl-i Beyt (a.s), bu ayetteki şahitten maksadın Hz. Ali (a.s) olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Üstelik alim ve müfessirleriniz de otuzun üstünde rivayet nakletmişlerdir. Örneğin: İmam Salebi Tefsiri’nde üç hadis rivayet etmiş, Celaluddin Suyuti ise Durr’ul- Mansur’da İbn-i Merduye, İbn-i Ebi Hatem ve Ebu Naim’den rivayet etmiştir. 

İbrahim bin Muhammed Himvini ise Feraid’us- Simtayn’de üç senetle nakilde bulunmuştur. Süleyman Belhi el-Hanefi ise 26. babda; Sa’lebi, Himvini, Harezmi, Ebu Naim ve Vakidi’den rivayet etmektedir. İbn-i Meğazili de İbn-i Abbas, Cabir bin Abdullah ve başkalarından rivayet etmektedir. Hafız Ebu Naim İsfahani de üç yolla rivayet etmektedir.

Ayrıca bilmek icap eder ki Taberi, İbn-i Meğazili, İbn-i Ebi’l- Hadid, Muhammed bin Yusuf-u Genci (Kifayet’ut-Talib, 62. bab) ve benzeri alimleriniz de bu inançtadır. Az bir kelime farklılıklarıyla ayetteki şahitten maksadın Hz. Ali olduğunu beyan etmişlerdir.

Hatip Harezmi, Menakıp’ta şöyle diyor: İbn-i Abbas’a; “Ayetteki şahit kimdir” diye sorduklarında; “Şahit Peygamber-i Ekrem için şahitlik eden ve O’nun kendisinden olan Ali’dir” dedi.

Bu yüzden kendi alimlerinizin de tasdik etmiş olduğu üzere, ümmetin, Allah-u Teala’nın Peygamber (s.a.a)’in şahidi kıldığı Hz. Ali’nin şahitliğini kabul etmesi farzdı.

Resulullah (s.a.a) Huzeyme bin Sabit’in şehadetini iki kişinin şehadeti gibi kabul etmiş, “Zu’ş- şehadeteyn” (iki şehadet sahibi) diye adlandırmıştır. Allah-u Teala da bu ayette, Hz. Ali’yi Müslümanlar arsında Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in şahidi kılarak O’nun için bir özellik tanımıştır. Tathir ayetine göre de Hz. Ali (a.s) masum ve hatadan münezzeh biridir; kendi menfaatleri için asla iftira ve yalan yere şehadette bulunmaz.

Bilemiyorum, nasıl cesaret ettiler, hangi şer’i delile göre şehadetini kabul etmediler? Hatta kendisine hakaret bile ettiler. Şahitliğini red ederken de “bu işte menfaat sahibidir” dediler, bu delil üzere de tanıklığını kabul etmediler.

Ayrıca bilmek icap eder ki mecliste ve gıyabında birçok kinayelerle ihanet ettiler, bunların sadece bazısına daha önce işaret etmiş olduğum için konunun detayına girmiyorum. Dünyayı üç talakla boşayan,

insanların en takvalısı olan, dost düşman herkesin kabul etmiş olduğu Ali gibi bir şahsiyetin dünyayı istemesi ve bunun da ötesinde kendi kitaplarınızda bile yazılan, ağzıma almaktan haya etmiş olduğum kelimelere muhatap olmasına razı olur musunuz?

Velhasıl, ‘Ali bu işte menfaat sahibidir’ iddiasıyla halka Ali (a.s)’ın eşi için haşa yalan yere tanıklık edebileceğini ilka ettiler. Halbuki bilindiği gibi Allah-u Teala O’nun tanıklığını kabul etmiş, bunlar ise oyunlar oynayarak O’nun tanıklığını red etmişlerdir.

Nazil olan onca Kur’an ayetlerinin, velayet makamını pekiştirmesinin ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Hz. Ali (a.s) hakkındaki onca tavsiyelerinin neticesi bu mu olmalıydı?

O Hazrete o kadar eziyet ettiler ki “Şıkşıkıyye” hutbesinde dertleşerek şöyle demektedir: “Gözümde diken, boğazımda kemik olarcasına sabrettim.” Hz. Ali (a.s)’ın bu iki cümlesi, O’nun sonsuz derdini, acısını ve sabrını anlatmaktadır.

Bir başka yerde de şöyle buyurmuştur:

“Allah’a and olsun ki, Ali bin Ebi Talip çocuğun annesinin memesine duyduğu iştiyaktan daha şiddetlisini ölüme duymaktadır.”

Hz. Ali (a.s)’ın içi dertle doluydu, hayattan bıkmıştı, en büyük şaki Abdurrahman bin Mülcem zehirli kılıcıyla başını ibadet mihrabında yarınca, “Kabe’nin Rabb’ine and dolsun ki kurtuldum.” diye buyurmuştur.

Kendi büyük tarihçilerinizin de yazdığı üzere ilk günlerde olmaması gereken şeyleri yaptılar, söylenmemesi gereken şeyleri söylediler.

Ama bugün siz bilginlerin artık Allah-u Teala ve Resulünun sevgilisi olan Hz. Ali’yi incitmesi ve meseleyi avam halka yanlış aktarması doğru değildir. Sizin de bildiğiniz gibi Hz. Ali’yi incitmek, Resulullah (s.a.a)’i incitmek demektir.