Ağlama ve Yas Tutmanın Netice ve Faydaları

Davetçi: Açıktır ki insan her ne kadar amil ve kamil de olsa, yine de hatalardan masum olamaz. Sonuçta insandır, hata yapabilir. Eğer gaflet edip bazı yanlışlıklara düşer ve hata yaparsa, Allah Teala kullarına olan şefkat ve lütfundan dolayı, bir lütuf ve bağış olarak bir takım sebep ve vesilelerle, onların sürçme ve hatalarını bağışlar.

Bazen Hz. Ali (a.s)’ın sevgisini vesile kılar, bazen şehitler efendisi Hz. Hüseyin ve diğer Ehl-i Beyt İmamlarının mazlumiyetine ağlamaya teveccüh eder ve onların döktükleri gözyaşlarını, tövbe kabul ederek onları bağışlar.

Eğer tam manasıyla (dört dörtlük) mümin ve adil olup küçük ve büyük günah işlememiş olurlarsa, Ehl-i Beyti sevmeleri ve O’nların musibetlerine sevgilerinin nişanesi olan ağlamaları, onların makamının yücelmesine sebep olur.

Ama; “Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’ine yas tutma adı altında düzenlenen bu merasim ve masrafların faydası nedir?” dediğiniz söze gelince; siz beyler uzak olduğunuzdan dolayı bu merasimlerin olumlu netice ve faydalarından habersizsiniz. Eğer bu toplantılara katılır, insaf ve sevgiyle yaklaşırsanız, bu toplantıların Muhammed ve Âl-i Muhammed (s.a.a) mektebinin en büyük eğitim yuvası olduğunu görecek ve tasdik edeceksiniz.

Şöyle ki Muhammed ve Âl-i Muhammed (s.a.a) adına yapılan bu toplantılara, halkın her tabakasından, hatta dinden uzak olan insanlar bile katılırlar. Hatip, vaiz, alim, mütekellim, müfessir,

muhaddis ve diğer dallardaki alimler, tevhid, nübüvvet, mead, dinin fer’i hükümleri, ahlak, ahret, toplumsal ve bireysel görevler hakkında saatlerce açıklamada bulunuyor; günah ve kötü ahlakın (toplum ve aile arasındaki) zarar ve ziyanlarını beyan eder ve mukaddes İslâm dininin diğer dinler karşısında hak oluşuna dair delilleri anlatarak pek çok güzel neticeler sağlarlar.

Her yıl birçok insan, bu toplantılarda söylenen ayet, hadis ve öğütler sayesinde İslâm’ı kabul ediyor ve nice günahkar ve sapık insanlar yaptıkları günahlardan tövbe edip doğru yola hidayet oluyorlar.

İşte bu, her iki fırkanın Resulullah (s.a.a)’in Hz. Hüseyin (a.s) hakkında buyurmuş olduğu sözün sadece bir yönüdür. Resulullah (s.a.a); “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim.” buyurmasıyla, dinin Hüseyin vasıtası ile hayat kazanacağına işaret etmektedir. Hz. Hüseyin (a.s) canını İslam yolunda feda ederek, İslam’ın kökünü kazımak isteyen Emevilerin kökünü kendi mazlumiyetiyle kazıdı.

Bin yıldan beri o büyük zatın adına merasim ve toplantılar düzenlenmekte ve halk kitleleri bu toplantılara katılarak mübelliğ ve konuşmacılar vasıtası ile dinin hakikatlerini öğrenip doğru yola hidayet oluyorlar. Eğitim yuvası olan bu toplantıların faydalarının bir kısmı kısacası budur.

Yine izah için arz ediyorum; Hz. Ali (a.s)’ın Şia’sı ve O’nu sevenler, Hz. Hüseyin (a.s)’ın ziyaretçisi ve O’na yas tutanlar, (bir kelimede diyecek olursak) O’nların aşıkları farzları terk etmez, büyük ve küçük günah işlemezler. Çünkü Hz. Hüseyin (a.s)’ın din için çoluk çocuğunu feda ettiğini ve şahadet şerbetini içtiğini biliyorlar. Nitekim “Ziyaret-i Varis”de şöyle okuyoruz:

“Şahadet ediyorum ki, şüphesiz sen namazı ikame ettin, zekat verdin, iyiliği emrettin, kötülükten sakındırdın; ölüm anına dek Allah’a ve Resulüne itaat ettin.”

Her iki fırkanın muteber kitaplarında, Ümm’ül- Müminin Aişe, Cabir, Enes vs. kimselerden Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Kim Hüseyn’i, hakkına arif olduğu halde Kerbela’da ziyaret ederse, cennet ona vacip olur.”

Yine buyurmuşlardır ki: “Kim Hüseyn’e, hakkına arif olduğu halde ağlarsa, cennet ona farz olur.”

Bildiğiniz gibi farz ve müstahap ameller, Allah’ı tanımaya bağlıdır. Allah’ı gereği gibi tanımayan bir kimsenin kurbet kastı doğru olamaz; zahiri ibadeti doğru bile olsa, marifet olmaksızın faydasızdır.

Ağlama ve ziyaretler de, Peygamber (s.a.a) ve İmamları tanımaya bağlıdır. Yani İmam Hüseyin (a.s)’ın, Peygamberin evladı ve vasisi olduğunu,

dini ihya etmek için kıyam ederek bu yolda şehit düştüğünü ve Yezid’e karşı kıyamının da Yezid’in, dini hükümleri alenen ayak altına alarak dinsizliği yaygınlaştırmasından dolayı olduğunu bilmesi gerekir. Böyle bir bilinç üzere İmamlarını ziyaret eden ve yas tutup ağlayan kimse, kesinlikle mevlasının yol yordamına aykırı hareket etmez.

Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Hz. Hüseyin’in hak ehli olduğunu ve hak için Beni Ümeyye’nin adamları tarafından haksızca öldürüldüğüne biz de inanıyoruz. Ama bazıları özellikle tahsilli okumuş gençler diyorlar ki; “Kerbela savaşı dünyevi menfaatler için yapılan bir savaştı; makam sevgisi ve halife olma tutkusu Hüseyin bin Ali’yi Kufe’ye çekti.

Doğal olarak, her güçlü hükümet kendisine yönelen tehlikeleri uzaklaştırmak isteyecektir. Yezit ve adamları bu fitneye karşı koymak zorunda kaldılar. 

İmam Hüseyin’e kayıtsız şartsız teslim olup itaati farz olan halife Yezid’e tabi olmayı, Şam’a gidip halifenin yanında saygınlık kazanmayı veya sağ salim vatanına dönmeyi teklif ettiler.

Ama O, bunları reddettiği için öldürüldü. Dolayısıyla makam ve riyaset sevgisi olan böyle birine matem tutmanın anlamı yoktur, aksine bidattir!”

Acaba, Kerbela savaşının dünya sevgisinden kaynaklanan bir savaş olmadığını, tersine İmam Hüseyin’in Allah için, Allah’ın dinini korumak için kıyam ettiğini ve bu yolda savaşıp öldürüldüğünü bilmeleri ve onları bu inançlarından vazgeçirmek için yeterli cevabınız var mı?

Davetçi: Vakit geç oldu. Bu konuya girersek sözün uzamasından ve rahatsızlığa sebep olmasından korkuyorum.

Nevvab: Hayır! Kesinlikle rahatsız olmayız. Büyük bir ilgi ile sizi dinlemeye hazırız. Gerçek ortaya çıksın ki muhaliflere cevap verebilelim. Öylelerine az da olsa cevap verebilmek büyük bir hizmet olacaktır. Rica ediyorum buyurun.
İmam Hüseyin (a.s) Makam Peşinde Değildi

Davetçi: Daha önce arz ettim ki; her iyi ve kötü amel, marifetin neticesidir. İlk önce kendi Allah’larını tanımalı ve daha sonra yüceler yücesi Allah tarafından Hatem’ul- Enbiya’ya (s.a.a) nazil olan semavi kitabı tasdik etmelidirler. Tasdikin anlamı şudur: O kitapta var olan her şeyi kayıtsız şartsız kabul edilmelidir.

İtirazcılar, maddeci iseler ve hissi (somut) deliller istiyorlarsa, onlara cevap vermek çok kolaydır. Vakit geç olduğundan dolayı konuya kısaca değinmek istiyorum.