İcmanın Gerçekleşmediğine Dair İki Fırkanın İttifakı

Beyler, eğer taassup elbisenizi çıkarıp icma etrafında biraz düşünecek olursanız, göreceksiniz ki, azınlık, çoğunluk ve icma (ittifak) arasında büyük bir fark vardır. Eğer şura meclisi önemli bir iş için düzenlenirse, o işe az sayıda insan oy verirse, meclisin azınlığı oy verdi derler; eğer çoğunluk oy verirse, meclisin çoğunluğu oy verdi derler; ama eğer mecliste bulunanların istisnasız olarak hepsi oy verirse, icma hasıl oldu derler; yani o iş hakkında bir kişi dahi muhalefet etmemiştir.

Allah aşkına söyleyin bakalım, Sakife’de ve daha sonra mescidde ve sonraları da Medine şehrinde, böyle bir icma Ebu Bekir’in hilafetine oy verdi mi? Sizin isteğinize göre, oy hakkını bütün ümmetten alarak icmanın İslâm’ın merkezi olan Medine’de bulunan sahabenin büyükleri ve ileri gelenlerinin bir araya gelmeleriyle gerçekleşeceğini söyleyecek olursak, yine de böyle bir icmanın gerçekleşmediği bir gerçektir.

Allah’ın rızası için söyler misiniz, acaba Medine’nin mühim şahsiyetleri ve sahabenin önde gelen büyükleri birleşerek Ebu Bekir’in hilafetine oy verdiler mi ki böyle bir icma da geçekleşmiş olsun? Kesinlikle bu sorunun cevabı menfidir. Nitekim “Mevakıf” adlı kitabın yazarı itiraf ederek demiştir ki; “Ebu Bekir’in hilafeti hususunda, 

hatta Medine şehrinde bile icma gerçekleşmedi; sahabenin ileri gelenlerinin hepsi ona oy vermediler. Zira Ensar’dan olan Sa’d bin Ubade, onun evlatları, sahabenin mühim şahsiyetleri, Ben-i Haşim’in hepsi, onların dostları ve aynı zamanda Hz. Ali (a.s) altı ay boyunca muhalefet ederek onların emri altına girmediler.”

Gerçekten hakikat ve insafı göz önünde bulundurarak tarihe müracaat ettiğimizde, İslâm devleti ve nübüvvetin merkezi olan Medine’de, bütün mühim şahsiyetlerin ve sahabenin hepsinin bir araya gelmediğini, Ebu Bekir’i halife olarak tayin etmek için hep birlikte oy verilmediğini, neticede böyle bir icmanın da gerçekleşmediğini görüyoruz.

Sizin güvenilir ravi ve büyük tarihçilerinizden çoğu, örneğin: İmam Fahri Razi, Celaleddin Suyuti, İbn-i Ebi’l- Hadid-i Mutezili, Taberi, Buhari, Müslim ve bunlar gibi niceleri muhtelif ibaretlerle Medine şehrinde kamil bir icmanın gerçekleşmediğini söyleyip nakletmişlerdir.

Bunların yanı sıra Ben-i Haşim’in hepsi, (Resulullah (s.a.a)’in akrabaları, ailesi ve Kur’ân’ın eşi olan Ehl-i Beyt’i), Ben-i Ümeyye ve üç kişi haricinde ashabın geneli, Sakife’de hilafete oy verilirken hazır değillerdi; böyle bir olayın vaki olduğunu duyur duymaz da itiraz etmeğe başladılar. Hatta Muhacir ve Ensar’dan olan sahabenin ileri gelenlerinden bazı şahıslar, itirazlarının yanı sıra mescide gidip Ebu Bekir ile hilafet konusu üzerinde tartışmaya başladılar. Örneğin:

Selman-ı Farsi, Ebuzer-i Gifari, Mikdad bin Esved-i Kendi, Ammar-i Yasır, Bureydet’ul- Eslemi, Halid bin Said bin As el-Emevi (Muhacirlerden), Ebu'l- Heysem bin Tiyhan, Huzeyme bin Sabit (Zü'ş- Şehadeteyn),[11] Ebu Eyyub Ensari, Ubey bin Ka’b, Sehl bin Huneyf ve Osman bin Huneyf.

Bunların her birisi mescidde Ebu Bekir’e karşı sağlam hüccet ve yeterli deliller getirmişlerdir. Ama ne yazık ki meclisimizin vakti az olduğu için onların müzakerelerine değinemeyeceğim. Fakat icma delilinin tamamen batıl ve esassız olduğunu açıklamak ve mecliste bulunanların veya bulunmayanların basiretlerinin artması ve hüccetin onlara tamam olması için, sadece bu kısa açıklamaya iktifa ettim. Medine’nin kendisinde dahi icma gerçekleşmedi.

Hatta Medine’de bulunan ashabın ileri gelen büyük şahsiyetlerin icması sözü de yalandan başka bir şey değildir. Şimdi Ebu Bekir’in hilafetine karşı gelen bazı muhaliflerin isimlerini, sizin muteber kitaplarımızdan huzurlarınıza arz edeyim.
Ashabın Büyüklerinin Ebu Bekir’in Biatinden Kaçınmaları

İbn-i Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında, Muhammed Havend Şah “Ravzat’us- Sefa”da, İbn-i Abddulbirr “İstiab” adlı kitabında ve diğer alimleriniz şöyle diyorlar: Sa’d bin Ubade, Hazrec kabilesi, Kureyş’den bir tâife ve sahabenin büyüklerinden 18 kişi Ebu Bekir’e biat etmeyerek Rafızî oldular; onlar Ali bin Ebi Talib’in Şialarındandılar. O 18 kişinin ismi şunlardan ibarettir:

1- Selman-ı Farsi. 2- Ebuzer-i Gifari. 3- Mikdad bin Esved-i Kendi. 4- Ammar-i Yasir. 5- Halid bin Said bin As. 6- Bureyde Eslemi. 7- Ubey bin Ka’b. 8- Huzeyme bin Sabit ( Zü’ş- Şehadeteyn). 9- Ebu Heysem bin Teyhan. 10- Sehl bin Huneyf. 11- Osman bin Huneyf (Zü’ş- Şehadeteyn). 12- Ebu Eyyub-i Ensari. 13- Cabir bin Abdullah Ensari. 14- Huzeyfe bin Yeman. 15- Sa’d bin Ubade. 16- Kays bin Sa’d. 17- Abdullah bin Abbas. 18- Zeyd bin Erkam.

Yakup kendi tarihinde (Tarih-i Yakup) şöyle diyor: Muhacir ve Ensar’dan bir grup Ebu Bekir’e biat etmeyerek Ali bin Ebi Talib’e meylettiler. Onlar; Abbas bin Abdulmuttalip, Fazl bin Abbas, Zübeyr bin Avam bin As, Halid bin Said, Mikdad bin Ömer, Salman-ı Farsi, Ebuzer-i Gifari, Ammar-i Yasir, Burra bin Azib ve Ka’b’dan ibrettiler.

Acaba bu şahıslar kendi kabilelerinin büyükleri, ashabın ileri gelenleri ve Resulullah (s.a.a)’in istişare ettiği şahıslar değil miydiler? Acaba Hz. Ali (a.s), Peygamber efendimizin amcası Abbas ve Beni Haşim kabilesinin diğer ileri gelenleri kavmin akıllı insanları değil miydiler?

Allah aşkına biraz insaflı olunuz. Onların huzuru, istişaresi, onayı ve tasdiki olmaksızın, kendisini hakikat şeklinde gösteren bu icma nasıl bir icmadır? Ebu Bekir’i gizlice o topluluktan dışarı çıkarmak, sahabenin ileri gelen diğer büyüklerine haber vermemek ve onların görüşlerini almamak icma manası mı veriyor, yoksa işin içinde siyasi oyunun olduğunu mu gösteriyor? 

Demek ki işin başında, bütün ümmetin icması olmadığı gibi, Medine ehlinin hepsinin de icması yokmuş. Hatta Sa’d bin Ubade ve yanındakilerin üstü örtülü Sakife’den çıkmasıyla orada da icma gerçekleşmemiştir. Gerçekte bu, İslâm aleminde yapılan ilk inkılâptı!!

[1] - Bir Korur, Hindistanlıların yanında on milyon, İranlıların yanında ise beş yüz bindir. (Müt.)

[2] - Mâide/55.

[3] - Yani bu ayet, sadece Hz. Ali (a.s) değil diğer Ehl-i Beyt İmamalarının velayetini de ispatlamaktadır.

[4] - Hudeybiyye; Mekke yakınında bir kuyunun adıdır; yarısı haremden, diğer yarısı ise haremin dışından sayılmaktadır.

[5] - Fetih/27. Bu fetihten maksat, Hayber fethidir.

[6] - Hacamat; iki omuz arasından bir miktar kan almaya denir. Sırta küpe atarak bir çeşit kan almak durumu. Hadislerde bunun çok faydaları zikredilmiştir. (Müt.)

[7] - “Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan, onu (Peygamber’i) ondan bir şahit (Ali) izleyen” Hud/17.

[8] - Bakara/31.

[9] - Nuh/26.

[10] - Sakife, Beni Saide kabilesinin önemli bir iş için toplanıp istişare ettikleri üstü kapalı bir yerin ismi idi.

[11] - “Zü’ş- Şehadeteyn” (yani tanıklığı iki kişinin yerine geçerli olan) lakabını Resulü Ekrem (s.a.a) ona vermiştir.