Körü Körüne Taklit Etmek İnsana Yakışmaz

Davetçi: Resulullah (s.a.a), Kur’ân-ı Kerim ve Ehl-i Beyt’e birlikte sarılmayı ve onların önüne hiç kimseyi geçirmemeyi emretmiştir. O halde neden başkalarını en bilgili ve en faziletli olan Ehl-i Beyt (a.s)’dan öne geçirmişlerdir?

Eb’ul-Hasan Ali bin İsmail Eş’ari, Vasıl bin Ata, Malik bin Enes, Ebu Hanife, Muhammed bin İdris eş-Şafii ve Ahmed bin Hanbel mi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’dir, yoksa Hz. Ali (a.s) ve onun soyundan gelen diğer on bir İmam mı? İnsafla açıkça cevap veriniz.

Seyyid: Şüphesiz hiç kimse onların Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden olduğunu söylememiştir. Ama bilindiği gibi onlar da ümmetin seçkinleri, fakihleri ve salihleriydi.

Davetçi: Ama bilindiği gibi ümmetin hepsinin ittifakıyla, on iki İmamımızın hepsi de Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’dirler. Sizin kendi alimlerinizin de itiraf etmiş olduğu gibi Peygamber-i Ekrem (s.a.a), Ehl-i Beyt’i Kur’ân-ı Kerim’in dengi kabul etmiş, itaatlerini kurtuluş sebebi bilmiş ve açıkça onların herkesten daha bilgili olduğunu buyurarak onlardan öne geçilmemesini emretmiştir.

Bu kadar önemle vurgulanan apaçık emirlere rağmen ne cevap vereceksiniz? Peygamber-i Ekrem (s.a.a); “Neden emrime uymadınız, hepinizden daha bilgili olan Ehl-i Beyt’ime başkalarını neden tercih ettiniz; halbuki bilindiği gibi ben onlardan öne geçilmemesini istemiştim?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?

O halde Şiiler kendi mezheplerini, Resulullah (s.a.a)’in emri gereğince risalet ilminin kapısı olan Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den ve O’nun tertemiz Ehl-i Beyti’nden almışlardır. Hz. Ali (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s) birbiri ardınca bu mezhebe kaynaklık etmişlerdir.

Ama usullerde Eş’ari veya Mutezile, füruda ise Maliki, Hanbeli, Hanefi ve Şafii olanlar, onlara uyma konusunda Resulullah (s.a.a)’dan bir emir almışlar mıdır?

Onlar her şeyden önce Ehl-i Beyt (a.s)’dan değillerdir ve onlara uyulması noktasında hiçbir emir yoktur. İkinci olarak; Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den sonra sahabe ve tabiin dönemi olan üç asra kadar da asla isimleri geçmemiş, sonraları siyaset veya bilemediğim başka sebeplerden dolayı ortaya çıkmışlardır.

Ama bilindiği gibi Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden olan İmamlar, özellikle İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (aleyhum’us- selam) Peygamber-i Ekrem zamanında yaşamış, ashab-ı kisa’dan ve tathir ayetinin muhataplarından bile olmuşlardır.

Acaba Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in emri sebebiyle Ehl-i Beyt’e uyan Şii Müslümanları, müşrik, kafir ve kanları helal ilan etmek doğru mudur?

Onlar yapmamaları gereken işleri yaptılar. Onlar ehliyeti olmayanları öne geçirdiler ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’inden olmayanları tercih ettiler. Kur’ân-ı Kerim’in dengi olan Ehl-i Beyt (a.s) hususunda sizinle bir çekişmemiz de yok ve sizleri kafir ve müşrik olarak da ilan etmiyoruz, sizleri dini kardeşlerimiz sayıyoruz.

Ama siz zavallı halkı kandırıp Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in emriyle Ehl-i Beyt’e (a.s) uyan Şii Müslümanları kafir, müşrik, Rafızî ve bidat ehli olarak ilan etmekle İlahi adalet mahkemesinde ne cevap vereceksiniz?
İnsan İlim ve Akıla Uymalıdır

Neden Hanefi, Maliki, Hanbeli veya Şafii değil de Ehl-i Beyt İmamlarından olan Cafer bin Muhammed Sadık (a.s)’ın mezhebine uyuyorsunuz? diyerek bizleri suçluyoruz? Oysa biz Şiilerin kimseye karşı kin ve düşmanlıkları yoktur.

Ama bilindiği gibi akıl ve bilgi, bize körü körüne yürümememizi emretmektedir. Semavi Hak kitap olan Kur’ân da bize şöyle kılavuzluk etmektedir:

“Sözü dinleyip de en iyisine uyan kulları müjdele”[18]

Biz de delil ve burhan olmadan kimseye uymayız, bizim kılavuzumuz Allah-u Teala ve Resulullah (s.a.a)’dir.

Allah-u Teala ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bize hangi yolu gösterirse o yoldan gideriz. Bu yüzden Kur’ân ayetlerinde ve sizin muteber kitaplarınızda yer alan birçok nebevi hadislerde (ki Şia’da mütevatirdir) sayısız delil ve burhan bizlere hak yolun Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’ine uymak olduğunu göstermektedir.

Eğer siz kendi hadislerinizden de olsa, usulde Eş’ari veya Mutezili, füruda ise dört mezhepten birine uymayı emreden bir tek hadis gösterecek olursanız, bendeniz hemen teslim olur ve sizden olduğumu ilan ederim.

Ama bilindiği gibi kesinlikle böyle bir deliliniz yoktur. Sadece onların İslâmi fakihlerden olduğunu söyleyebilir ve hicri 666 yılında Melik Tahir Bibres’in bu dört mezhepten birini taklit etmeye zorladığını söyleyebilirsiniz. Şu anda bu olayı detaylıca anlatmaya vaktimiz yoktur.

Özel izin ve nass olmadan sadece bu dört imamın taklit edilmesi gerektiğini söylemenin bütün İslâm alimleri ve fakihlerine apaçık bir zulüm olduğunu ve onların ilmi haklarını zayi ettiğini söylemiyorum.

Halbuki bilindiği gibi tarihin de gösterdiği üzere İslâm’da özellikle de kendi mezhebinizde birçok alim ve fakih çıkmıştır. Elde olan ilmi ölçüler üzerince bu dört mezhep imamından daha bilgili ve daha fakih idiler. Dolayısıyla onların hakkı zayi edilmiştir.

Gerçekten bizzat kendi alimlerinizin muteber kitaplarında yer alan onca açık delil ve naslara rağmen Hz. Ali (a.s)’a uymaya yanaşmamanız çok ilginçtir.

Halbuki bilindiği gibi Allah-u Teala ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a) birçok ayet ve rivayetlerde Müslümanlara Hz. Ali’yi tanıtmışlardır. Ama bilindiği gibi öte yandan hiçbir delil ve nassınız olmamasına rağmen sadece dört imamı taklit ediyor, onlara uyuyor ve içtihat kapısını da kapatıyorsunuz.

Seyyid: Siz “On iki İmam’a” uymayı mecburi kıldığınız deliller üzere, biz de dört imama uymayı mecbur kılmışız.

Davetçi: Aferin! Aferin! Ne kadar güzel beyan ettiniz. Ben burhan ve delile uyarım; eğer deliliniz varsa söyleyin. Nitekim Kur’ân da şöyle buyuruyor. “De ki: Doğru sözlü iseniz delilinizi getirin”[19]

Evvela; “On İki İmamı” Şiiler veya onların sonraki asırlarda yaşayan alimleri, kendilerince on ikiyle sınırlandırmamışlardır. Aksine bizden ve sizden rivayet edilen rivayetler ile birçok naslar, bizzat Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in İmamları on iki kişiyle sınırlandırdığını beyan etmektedir.

Halifelerin On İki Kişi Olduğunu Peygamber (s.a.a)’in Kendisi Beyan Etmiştir


Nitekim bizzat kendi alimleriniz de bunu itiraf etmiştir. Bu cümleden Şeyh Süleyman Kunduzi Hanefi Yenabi’ul- Mevedde kitabının (İstanbul baskısı) 77. babının başında, 444. sayfada şöyle diyor: “Peygamber-i Ekrem’in; “Benden sonra halifeler 12 kişidir” hadisinin tahkiki…”

Bir rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor:

“Yahya bin Hasan “el-Umde” kitabında, Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den sonra halifelerin 12 kişi olup hepsinin de Kureyş’ten olduğuna dair 20 yoldan rivayet etmiştir. Sahih-i Buhari’de üç yoldan, Sahih-i Müslim’de dokuz yoldan, Sünen-i Ebi Davud’da üç yoldan, Sünen-i Tirmizi’de bir yoldan ve Hamidi’nin Cem’un Beyn’es- Sahihayn’de ise üç yoldan rivayet edilmiştir.”

Sizin diğer alimleriniz de bu cümleden olarak Himvini Feraid’de, Harezmi ve İbn-i Meğazili Menakıb kitaplarında, imam Sa’lebi Tefsirinde, İbn-i Ebi’l- Hadid Nehc’ül- Belağa şerhinde ve özellikle Mir Seyyid Ali Hemedani eş-Şafii Meveddet’ül- Kurba’nın 10.

Mevedde’sinde; Abdullah bin Mes’ud, Cabir bin Semure, Selman-i Farsi, Abdullah bin Abbas, Abaye bin Rıb’i, Zeyd bin Harise, Ebu Hureyre ve Emir’ul- Mü’minin Hz. Ali (a.s)’dan muhtelif yollarla Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

“Benden sonraki, halife ve İmamlar on iki kişidir; hepsi de Kureyş’dendir.”

Bazı rivayetlerde ise “Beni Haşim’den olduğu” yer almıştır. Bazı rivayetlerde bizzat isimleri zikredilmiş, bazılarında ise sadece sayıyla sayılmıştır.

Bunlar sizin muteber kitaplarınızda yer alan rivayetlerdir. Şimdi eğer Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’den dört halife ile ilgili bir rivayetiniz varsa söyleyin, biz de teslim olalım.

Ayrıca söylemek gerekir ki sizin dört imam hakkında da bir rivayetiniz yoktur. Şia İmamları ile sizin imamlarınız arasında çok büyük farklar vardır. Önceki gecelerde de işaret etmiş olduğum gibi bizim on iki İmamımız Resulullah (s.a.a)’in vasileri ve Allah-u Teala’nın tayin etmiş olduğu kimselerdir.

Asla sizin dört imamla mukayese edilemez. Sizin imamlarınızın fıkıh ve içtihat yönü vardır. Onlardan bazısı örneğin Ebu Hanife, bizzat kendi alimlerinizin itiraf etmiş olduğu üzere hadis, fıkıh ve içtihat ehli değildi. Ebu Hanife kıyas ehliydi, bu da onun bilgisizliğini göstermektedir. Ama bilindiği gibi bizim on iki İmamımız İlahi hüccetler, vasiler ve Resulullah (s.a.a)’in halifeleridir.

Biz O’nları taklit etmiyoruz; Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in emri gereği O’nların yolunu izliyoruz. Ama her dönem ve zamanda varolan Şii fakihler ve müçtehitler İlahi ahkamı, kitap, sünnet, akıl ve icma ölçüleriyle istinbat etmekte ve hüküm çıkarmaktadırlar. Biz de onların fetvalarıyla amel ediyor ve taklit ediyoruz.

Sizin fakihleriniz Ehl-i Beyt (a.s) İmamlarının öğrencileriydi; siz taklit ve adet üzere ilim ve amel üstatlarını bırakıp ilmi temelleri görmezlikten gelerek kıyas ve reyle amel eden öğrencilerine uydunuz. Seyyid: İmamlarımızın sizin İmamlarınızdan ilim öğrendiği nereden bellidir?