148:(Cemel savaşında Talha ve Zübeyr hakkında buyurdular ki)

O iki kişinin her biri, bir işi uhdesine almak, öbüründen kapıp kendisine mal etmek ister; bir ipe sarılıp, bir sebebe yapışıp Allah yoluna gitmeyi istemez. Her biri, dostuna kin güder durur; pek yakında da o kin belirir, görülür. Vallahi onlardan biri, bu işi elde etse öbürünün canını alır; O, bunu helâk etmeye kasteder. Âsîler ayaklandılar; soru-suâl isteyenler, sevap dileyenler nerede kaldılar? Dileyenlere yol-yordam meydanda; gerçekle batıl ortada. Ama her sapığın bir bahanesi var; her ahdinden dönenin bir şüphesi. Andolsun Allah'a ki ben, ölüm haberini veren kişiyi duyup feryat edene benzemem; ağlayanın yanına varıp ona uyana dönmem.
13:(Cemel savaşından sonra Basralıları toplayıp namaz kıldırdılar; sonra Allah'a ham-ü senâ ve Rasûlüne ve soyuna salavât ihdâ ederek buyurdular ki):
Siz bir kadının ordusu oldunuz; bir hayvana uydunuz. Bağırdı, koştunuz, öldürüldü, korkup kaçtınız.[44] Huylarınız kötülük, suyunuz tuzlu ve acı. Aranızda oturan suça batmıştır; sizden ayrılan, Rabbinin rahmetine ermiştir.
Mescidinize bakıyorum da görüyorum sanki; sular üstünde bir gemi gibi; Allah, üstünden azâp olarak yağmur yağdırmada; altından dalgalar köpürüp coşmada; içinde kim varsa gark olup gitmede.[45]
(Bir başka rivayette):
Andolsun Allah'a ki bu şehriniz gark olacak; hattâ ben şehrin mescidini görüyorum: Denizde bir gemiye dönmüş; yahut denizin ortasında yüzen bir kuş olmuş.
156:(Basralılara savaşı hikâye yollu öğüt vererek buyurdular ki):
Bu fitnelerde gücü yeten, kendisini üstün ve ulu Allah'a versin, ona bağlansın. Bana itâat ederseniz, ben sizin yükünüzü yüklenmişimdir; Allah izin verirse cennet yoluna götürürüm sizi; isters

e o yol çetin meşakkatlerle dolu olsun, tadı acı bulunsun. Ama o kadın, kadınların reyine sâhiptir; gönlündeki kin, boyuna kaynayıp duran bir kazan gibi kaynamaktadır. Bana yaptıklarını, bir başkasına yapması teklîf edilse de yapmaz, böyle olmakla beraber gene de ben ona, bundan önceki saygım gibi saygı beslerim; sorusuysa yüce Allah'a aittir.
(Bu hutbeden):
İman yolu apaçıktır, apaydındır. îmanla temiz işler anlaşılır; temiz işler de îmâna delâlet eder. İmanla ilim mâmûr olur; ilimle ölümden korkulur, ölümle dünya biter; dünyada âhiret kazanılır. Halkın durağı değildir kıyâmet; kıyâmetten sonra koşup durur halk, varacağı yere varır nihâyet.
(Gene hu hutbeden):
Halk kıyâmet arasına çıkar, oradan da sonu nereye varacaksa ağar. Her yerin ehli var, yeri değiştirilmez, varılan yerden göçülmez. Gerçekten iyiliği buyurmak, kötülüğe engel olmak, Allah huylarından iki huydur ki bunlar, ne kimseye ecelini yaklaştırır, ne kimsenin rızkını azaltır.
Allah'ın Kitâbına sarılın; sağlam ip, apaçık ışık, fayda veren şifâ, susuzları kandıran su odur. Odur yaşayana temizlik veren, odur sarılana kurtuluş ihsan eden. Eğrilmez ki düzeltilmeye muhtaç olsun; eğilmez ki halkı yorsun. Dillerde çok okunmaktan, kulaklarla çok dinlenmekten yıpranmaz. Onunla söz söyleyen doğru söyler, onunla amel eden yürür gider, öne geçer.
(Birisi kalkıp, ey Emir'el-Müminin, bize fitneden haber ver; Allah'ın salâtı O'na ve soyuna olsun, Rasû-lullâh'a bunu sordun mu dedi. Hazret buyurdular ki):
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, katından "Elif Lâm Mîm, insanlar sanırlar mı ki inandık derler de öylece bırakılıverirler ve sınanmazlar onlar" âyeti inince (29; Ankebût, 1-2) bildim ki Rasûlullah aramızdayken fitne inmez bize. Yâ Rasûlallah dedim. Allah Teâla'nın sana haber verdiği bu fitne nedir, Buyurdu ki:
Ya Ali, ümmetim benden sonra fitneye düşer. Ben, Yâ Rasûlallah dedim, Uhud günü, Müslümanlardan şehit olanlar oldu; bense şehâdete erişemedim; bana bu, pek ağır geldi; müjdelerim seni, şehâdet bundan sonra nasip olacak sana buyurmuştun; bu mudur fitne? Rasûlullah, evet buyurdu, bu böyledir; o vakit nasıl sabredeceksin? Ben Yâ Rasûlallah dedim, bu durak sabır duraklarından değil, müjde duraklarından, şükredilecek bir durak. Rasûlullah, Yâ Ali buyurdu, kavim, mallarıyla fitneye, sınanmaya düşecek, dinleriyle Rablerine minnet etmeye kalkışacak; rahmetini dileyecekler, fakat azâbından emin olacaklar, bize azâp etmez diyecekler. Harâmını, yalancı şüphelerle unutturucu dileklerle helâl sayacaklar; içkiye nebiz adını takıp helâl bilecekler, rüşvete hediye, faize alış-veriş adını takacaklar. Ben, Yâ Rasûlallah dedim; bu çağda hangi konağa indireyim onları, ne sayayım onları? Dinden dönmüş mü sayayım, sınanmaya düşmüş mü? Buyurdular ki: sınanmaya düşmüş say.