[40] - Bu kısımda Emir'ül-Müminin (a.s), Hazreti Peygam-ber'den (s.a.a) sonraki olayları anlatmaktadır.

[41] - Ümm'ül-Müminîn Âişe, Osman'ın şiddetle aleyhinde bulunanlardandı. Abdullah b. Mes'ud dövüldüğü, kaburga kemiği kırıldığı zaman Osman'a, Rasûlullah'ın sahâbisine nasıl kötü sözler söylersin diye bağırmış ve Osman'ın emriyle mescitten çıkarılmıştı. Fakat o, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ayakkabılarını, elbisesini halka gösteriyor, bunlar daha eskimeden, onun dinini yıprattı diyor, "Na'sel'i Allah öldürsün, öldürün Na'sel'i" diye halkı coşturuyordu. Na'sel, erkek sırtlan demekti; aynı zamanda Medine Yahudilerinden uzun sakallı birinin de adıydı; Hz. Âişe, Osman'a bu adı takmıştı (İbn-i Sa'd, 5, Leiden basımı, 25; Ensab-ı Belâzürî, 5, s.70, 75, 91; el-İmâmet-u ve's-Siyâse 1, s.267, 272; İbn-i Asâkir, 7, 319; İstiâb, Ebü'l-Fidâ'; Usd'ül-Gaabe ve İbn'ül-Esir).
Osman'ın ölümünde Mekke'de bulunan Âişe, Medine'ye gelirken yolda, onun öldürüldüğünü Übeyd adlı birisinden duydu ve "Allah onu uzaklaştırsın; bu, kendi eliyle kendisine hazırladığı sonuç" dedi. Sonra Hz. Ali'nin halife olduğunu duyunca, keşke dedi; gökler yere inseydi de bunu duymasay-dım; Osman'ı zulümle öldürdüler; vAllahi onun kanını isteyeceğim. Ubeyd, bu sözü duyunca şaşırdı; ona Na'sel diyen sen değil miydin dedi. Ümm'ül-Müminin, evet ama o tövbe etti; gümüş gibi arındı; onu zulümle öldürdüler dedi. Ubeyd dayanamadı, bu iş senden başladı, seninle bu hâle geldi. Yel de senden esti, yağmur da senden yağdı; imâmın öldürülmesini sen emrettin bize; onu öldürürken sana uyduk; onu öldüren, bize bunu emredendir meâlinde bir şiir okudu (El-Kâmil, 3, s.80).
Âişe'nin kini, ifk olayıyla başlamıştı. Talha ve Zübeyr'e uyup Basra'ya giderken bir su kıyısındaki köpekler, bindiği deveye saldırıp ürümeye başladılar. Âişe, suyun adını sordu, Hav'eb dediler. Bu adı duyunca ağlamaya başladı, döndürün beni dedi. Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihi vesellem ona Ali'ye karşı koyacağını, Hav'eb suyunun köpekleri üzerine ürüyeceğini, haksız kız kardeşinin ve Zübeyr'in oğlu Abdullah, kırk-elli şâhit getirerek kılavuzun yanlış söylediğine şehâdet ettirdi; bir yandan da Ali'nin ordusu geliyor diye adamlar koşturdu. Bunun üzerine kafile Basra'ya yöneldi.
Hz. Ali tarafından Basra vâlisi olan Osman b. Huneyf karşı koymak istedi; iki taraftan birçok kişi öldü; Osman hapsedildi.
[42] - Burundan gelen kan pıhtısı, kandan sonra gelir; bir işten sonra aynı işi yürütmek üzere, aynı yoldan gelenler, aynı töreyi yürütenler hakkında kullanılan bir atasözüdür. Aynı zamanda bu sözde, "Söz budur ancak, ameller niyetlere göre ölçülür; herkes, neyi niyet ederse o niyete göre hayır, yahut şer kazanır. Allah'a ve Rasûlüne göçmeye niyet eden göçerse, Allah'a ve Resûlüne göçmüş olur; dünyâya göçmek, dünyayı elde etmek isteyen, onu elde eder; bir kadını nikâhlamayı niyet eden, ona erer; herkes niyet ettiğini bulur" (Câmi', 1, s. 2-3) ve "Ali'nin Şiası'dır kurtulanlar, onlardır muratlarına erenler" meâllerindeki hadislere işaret vardır (Künûz'ul-Hakaak, 2, s.94).
[43] - Mervan'ın halifeliği dört ay on gün sürmüştü. Dört oğlu vardı. Birincisi Abdülmelik'di ki halifeliğe geçti. İkincisi Abdülaziz'di, Mısır valisi oldu. Üçüncüsü Irak valisi olan Beşir, dördüncüsü de Cezire vâlisi Muhammed'di. Bu dört kişinin, Abdülmelik'in oğulları Yezid, Süleyman, Velid ve Hişâm'a işaret olduğunu da söyleyenler olmuştur ki dördü de halifelik makamına gelmiştir.
[44] - Kadından maksatları, Âişe'dir; onu, "Asker" adını taktıkları kızıl donlu bir deveye bindirmişlerdi ve en şiddetli savaş, devenin çevresinde oluyordu. [45] - Basra'yı bir kere, Abbasoğulları'ndan El-Kaadir-billâh zamanında (381-422 H. 991-1031), bir kere de El-Kaaim bi-emrillâh zamanında (422-467 H. 1031-1074) su bastı; bütün şehir sulara gark oldu; ancak yüksek bir yerde bulunan câmi, suyun ortasında kaldı. Bu su basma keyfiyeti, Fars denizinin kabarıp coşmasından ve dağlardan sel gelmesi yüzünden oldu. Şimdiki Basra, bir başka yere kuruldu. Rivâyet ederler ki bu sözlerden sonra, maksadım öğüt almanızdır buyurup gönüllerini almışlardır.