GANİMETLERİN EŞİT TAKSİM EDİLMESİNE İTİRAZDA BULUNANLARA Yönelİk HUTBEsİ

Ey insanlar, biz rabbimize, mabudumuza ve zahirî ve batınî nimetleri, bizim tarafımızdan azıcık bile güç ve kudret sarfı olmaksızın, sadece kendi minneti ve fazlı ile,

bunlara karşı şükredip etmiyeceğimizi sınamak için bize bağışlayan velinimetimize hamd-u sena ediyoruz. Allah, şükredenin nimetini artırır; küfran-ı nimet edenin ise cezasını verir.

Şehadet ederim ki, Allah'tan başka bir mabud yoktur, eşi ve ortağı yoktur, tektir, samed (muhtaçların sığınağı)dir. Yine şehadet ederim ki, Muhammed salla'llâhu aleyhi ve alih O'nun kulu ve elçisidir. 

Onu insanlar, beldeler ve hayvanlar için bir rahmet olarak gönderdi. O’nun bağışladığı bir nimet, minnet ve ihsandır. Allah'ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt'ine olsun.

Ey insanlar, Allah katında kadri, değeri en yüksek olan, Allah'ın emrine en çok uyan, O’na en çok itaat eden ve Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in sünnetine en çok tabi olan, Allah'ın kitabını ihya etmek için en çok çaba gösteren kimsedir. Allah'a, Resul’üne itaat etmek, kitabına ve Peygamber'in sünnetine uymak dışında,

hiçbir kimsenin bizim yanımızda bir üstünlüğü yoktur. İşte bu, gözümüzün önünde olan Allah'ın kitabı ve aramızda bulunan Peygamber'in siretidir; cahil, muhalif ve Allah'tan yüz çevirenlerden başka hiçbir kimse bunlardan habersiz ve bunları bilmemiş değildir. 

Allah-u Azze ve Celle (halkın eşit olması, ayrıcalıkların iptali hakkında) şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, şüphe yok ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi aşiretler, kabileler haline getirdik tanışasınız diye; şüphe yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir."[1]

Öyleyse şerefli, değerli ve sevimli olanınız, Allah'tan en çok sakınanınızdır. Allah'a, Resul’üne itaat eden kimseler de böyledir. Allah-u Teâla şöyle buyurmaktadır: "De ki: Allah'ı seviyorsanız,

bana uyun da Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan ve rahimdir."[2] Yine buyuruyor ki: "Allah'a itaat edin ve Peygamber'e itaat edin, eğer yüz çevirirseniz, Allah da kâfirleri sevmez".[3]

Daha sonra yüksek bir sesle şöyle buyurdu: Ey muhacir ve ensar topluluğu ve ey müslümanlar! Müslüman olmanızla Allah'a ve Peygamber'e minnet mi ediyorsunuz? Eğer doğru söylüyorsanız (gerçekten müslümansanız), sizler Allah'a ve Peygamber'e minnettarsınız, onların size minnetleri vardır.

Sonra da şöyle buyurdu: Bilin ki, kim yüzünü kıblemize döndürür, kestiğimiz hayvanın etinden yer, Allah'tan başka bir mabud olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederse,

biz de Kur'an'ın hükümlerini, İslam'ın (ganimet ve beytülmal hakkındaki) paylarını onun hakkında uygularız. Allah'tan sakınmak ve O'na itaat etmek dışında, hiçbir kimsenin hiçbir kimseye bir üstünlüğü yoktur. Allah-u Teâla bizi ve sizi çekinenlerden, korku ve üzüntüsü olmayan dostlarından eylesin.

Bilin ki, elde etmeyi dilediğiniz, rağbet ettiğiniz, (değişmesi ve fani olmasıyla) size öğüt veren (bela oklarıyla) sizi hedef alan bu dünya, sizin eviniz değildir; kendisi için yaratılmış olduğunuz konağınız da değildir;

ona davet de edilmemişsinizdir. Bilin ki o, sizin için baki değildir; siz de orada baki kalmıyacaksınız. Sakın dünyanın çabuk elde edilen, kolayca elden çıkan peşin lezzet ve malı sizi aldatmasın! 

Zira sizleri ondan sakındırmış, vasfını açıklamışlardır; kendiniz de onu tecrübe edip akıbetini beğenmemişsinizdir. Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, öyleyse bayındır etmekle mükellef olduğunuz evlerinize doğru koşun; 

öyle bayındır evler ki, hiçbir zaman harab olmaz, ebediyete dek ayakta durur. Allah, sizleri o evlere teşvik ve davet etmiştir, mükâfatınızı da o evlerde size vermeyi kararlaştırmıştır.

Ey muhacir ve ensar topluluğu ve ey din ehli! Bakın, Kur'an'da vasfedildiğiniz özellikler, Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih'in huzurunda haiz olduğunuz makamlar ve cihad yapmakla faziletlendiğiniz savaşlar soy-sopla mıydı?

Yoksa amel ve itaat yapmakla mı? Allah'ın rahmeti üzerinize olsun, Allah'ın size verdiği nimetleri, sabırla ve Allah'ın kitabında korumalarına mükellef olduğunuz kimselere (Ehl-i Beyt'e) riayet etmekle sona vardırın.

Bilin ki, Allah'ın buyurduğu tavsiyeleri ve takvayı koruduğunuz takdirde dünyanıza ait şeylerin azalmasının size hiçbir zararı olmaz; ama mükellef olduğunuz takvayı zayi etseniz korumaya çalıştığınız hiç bir malın size faydası olmaz. Öyleyse ey Allah'ın kulları, Allah'ın emrine teslim, kazasına (ve kaderine) razı, belaları karşısında ise sabırlı olun.

Ama (göz diktiğiniz) ganimete gelince, hiçbir kimsenin başka birisine bu konuda üstünlük hakkı yoktur. Allah-u Teâla onları taksim etmiş; bu ganimetler Allah'ın malıdır;

siz ise Allah'a teslim olan kullarısınız; işte bu da hepimizin itiraf ettiği, hakkaniyetine şehadet ettiğimiz ve karşısında teslim olduğumuz Allah'ın kitabıdır; Peygamber'in ahdi de halen bizim aramızdadır.

Allah'ın rahmeti üzerinize olsun; öyleyse (Allah'ın kitabına ve Peygamber'in sünnetine) teslim olun. Buna (bu eşit taksime) razı olmayan, istediği şekilde yüzünü çevirebilir. 

Çünkü Allah'ın emriyle amel eden ve hükmüyle hükmeden kimsenin korkusu olmaz. "Onlar öyle kimselerdir ki ne bir korku vardır onlara, ne de mahzun olur onlar." “Onlardır kurtulup muradlarına erenler.”

Rabbimiz Allah'tan, bizi ve sizi itaat ehlinden etmesini ve kendisinin yanında olan şeylere ilgimizi artırmasını niyaz ederiz. İşte söylediklerimi duydunuz; Allah'tan kendim ve sizin için mağfiret diliyorum.

[1]- Hucurat/14.

[2]- Âl-i İmran/31.

[3]- Mazmunu Âl-i İmran /32. ayetinden alınmadır.