7:Kendilerine muhâlefette bulunanlar hakkında buyurdular ki

İşlerini başarmak için Şeytana başvurdular; onunla iş başardılar. Şeytan da ortak edindi kendisine onları; Şeytanla şerîk oldular. Gönüllerine kurulup oturdu Şeytan; yumurtasını koydu, civciv çıkardı; kucaklarında yetiştirdi, besledi, büyüttü yavrularını; onların gözleriyle baktı, gördü; dilleriyle söyledi, dedi. Onları sürçtürdü, kaydırdı; kötülüklerini bezedi, güzel gösterdi onlara, onları kötülüklere sevk etti, uydurdu. Şeytanın hükmü altına girenin, onunla şerîk olanın işidir bu; batıl sözü onun diliyle söyler Şeytan.
* * *
6:Talha ve Zübeyr'le savaşmasını söyleyenlere buyurmuşlardır ki:
Andolsun Allah'a ki sırtlana benzemem ben, onun gibi uykuya dalmam ben. Sırtlan, taş vuruldukça uyuklar; bu vuruş uzadıkça uykuya dalar, sonunda da onu avlamak isteyen ona ulaşır; gözetleyen onu aldatır.[35]
Ben hakka yüz tutanlara yardım için ondan yüz çevirenlere, benim sözlerimi duydukları halde itâat etmeyip isyan edenlere, öleceğim güne dek yürür de yürürüm; vurur da vururum.
Andolsun Allah'a ki Allah, Peygamberini, sallallahu aleyhi ve âlihî, katına aldığı zamandan bugüne, halkın bana biat ettikleri âna kadar, benim için hazırlanmış olan, bana ait bulunan hakkımdan zâten mahrum olmuştum; onu elde etmekten men edilmiştim.
* * *
205:Talha ve Zübeyr, biatten sonra kendileriyle meşverette bulunmadığını, yardımlarını dilemediğini söyledikleri zaman buyurmuşlardır ki:
Azı hoş görmediniz, çoğu elde etmediniz. Söyleyin bana, hangi şey hakkınızdı onu size vermedim, yahut hangi şeyi size vermedim de kendime alıkoydum? Yahut hangi hak için Müslümanlardan biri bana baş vurdu da onu yerine getirmekten âciz kaldım; bilmedim; yahut da yanlış bir hüküm verdim?
Andolsun Allah'a ki halifeliğe rağbetim yoktu; buyruk yürütmeye ihtiyâcım yoktu; siz beni bu işe çağırdınız; siz onu bana yüklediniz. Bu iş bana verilince de Allah'ın Kitâbına uydum, bize ne emretmişse onu hükmettim; ona tâbi' oldum; Peygamberin bize sünnet olarak bıraktığına iktidâ ettim. Bu hususta ne sizin reyinize kapıldım, ne baş-kalarının dileklerine. Bir hükümde bilgisizliğe düşmedim; böyle bir şey olsaydı sizden de yüz çevirmezdim, başkala-rından da.
Herkese eşit verişime, kimseyi kimseden üstün saymayışıma gelince; Bu, kendi reyimle, kendi hükmümle yaptığım bir iş, kendi dileğime uyup verdiğim bir hüküm değil ki. Ben de, siz de, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Rasûlullah'ın verdiği hükme uyuyoruz; Rasûlullah'ın verdiği bir hükümdür, şerîatın hükmüdür ki artık tamamlanmıştır; değişmesi mümkün değil. Allah'ın verdiği hükümde de size ihtiyacım olamaz. Bu hususta vAllahi ne benim, ne de sizin bir takdiriniz olabilir; Allah'ın emrine karşı sizin hatırınızı ele almaya kalkışamam; buna ne benim gücüm yeter, ne de siz razı olursunuz. Allah bizim de gönüllerimizi gerçeğe razı etsin, sizin de gönüllerinizi; bize de sabır ilhâm etsin, siz de.
(Sonra buyurdular ki):
Allah rahmet etsin o kişiye hakkı görür, ona yardım eder; cevri görür, onu reddeder; cevredene, zulmedene karşı da hakka yardımcı olur.[36]